Işınlanma
ile ilgili mitleri az çok bilirsiniz. Genellikle bu tarz mitler iki şekildedir.
Birincisi ”uzaylıların ışınlanması ve galaksiler arası yolculuk” etmesi gibi
fantastik senaryolardır. Diğeri ise biraz daha makul ve oldukça masum görünen
”Bilim insanları ışınlanmayı buldu!” gibi söylemlerdir.
Kuantum Fiziği, Bilim Dünyasında köklü bir değişiklik yapmıştır.
Birçok heyecan verici konu (örneğin ışınlanma) Klasik Fiziğe göre mümkün
değildi ve Modern Fiziğe kıyasla oldukça sığdı. Kuantum Fiziği bu anlamda
devrim niteliği taşımaktaydı. Prensip olarak bir yerden diğer bir yere
ışınlanmanın en önemli avantajı zamandan tasarruftur. Yani bu durumda ışınlanma
konusunda bizim için en önemli kısım hızdır. Söz konusu hız olunca Fizikte
aklımıza ilk gelen ışık hızıdır.
Aslında
evrendeki her şeyin (hatta evren bile) özü enerjidir. Madde dediğimiz şey
aslında enerjinin yoğunlaşmış halidir. Daha önceki yazımızda da değindiğimiz
gibi madde ile enerji arasındaki en temel fark kütledir. Bizler ve diğer
nesneler madde olduğuna göre bizlerin alabileceği maksimum hız miktarı
kütlemizin ölçüsü kadardır. Einstein’ın ünlü E=mc^2 formülünde enerji ve madde
birbirine dönüşebilmektedir. Işınlanma adı altında yapılan projelerde ise bir
nesneyi (maddeyi) enerji formuna çevirip bir yerden başka bir yere aktarıp
tekrardan enerji formundan madde formuna dönüşüm yapmak istenmiştir. Aslında
Işınlanma dediğimiz olay kabaca budur.