IVIR ZIVIR


BUNLARI HİÇ DUYDUNUZ MU?

1.FOTOĞRAF NASIL ÇEKLİR?
   Fotoğraf makinemize koyduğumuz filmler ışıktan etkilenir,çekmek için düğmeye basınca objektifin içinden küçük bir pencere açılıp kapanır.
   Böylece,ışıkla birlikte çevrenin görüntüsü de filmin üstüne düşmüş olur.
Işık ve gölgenin şiddetine göre filmin üzerine düşme açısı belirlenir.Negatif olan bu görüntü önce pozitif hale getirilir sonar da fotoğraf kağıdı üzerine düşürülür.


2.KARANLIKTA KEDİLERİN GÖZÜ NEDEN PARLAR?
    Kedilerin gözlerinde ışığı yansıtan bir madde bulunur.Ağ tabakasının arkasındaki bu madde üzerine düşen ışığı birkaç misli çoğaltarak geri yansıtır.


3.UÇAK GÜRÜLTÜSÜ NEDEN EVİMİZİ TİTREŞTİRİR?
   Sesler havayı titreştirerek uzaklara taşır.Titreşen molekülleri çarptıkları yeri de titreşim altına alırlar.
   Uçaklar büyük gürültü oluşturdukları için, oluşturdukları titreşimde fazla olur.Bu titreşimler evimizi ve penceremizi sallayabilir,ancak havasız yerlerde ses iletilemez.


4.SU NEDEN SES ÇIKARIR?
  Bir ırmağın ya da bir bardaktan diğer bardağa boşalttığımız suyun sesini dinlediniz mi hiç?

 Su sesinin dinlendirici bir etkisi vardır.Bu kulağa hoş gelen sesi, suyun içinde hareket eden hava kabarcıkları çıkarır.Tıpkı bir zilin sallanan tokmağı gibidir bu kabarcıklar.Önce sıkışırlar sonra havalarını boşaltırlar.Bu hava kabarcıklarını bir bardaktan diğer bardağa boşalttığınız suyun içinde rahatlıkla görebilirsiniz.


 5.GÖK NEDEN GÜRLER?  
    Şimşek çakması sonucunda ortaya çıkan sıcaklık havayı ısıtır ve genleştirir.Bu genleşme sonucunda birbirinden hızla uzaklaşan hava molekülleri gök gürültüsünü oluştururlar.

  


6.İNSAN NEDEN HORLAR?
    Boğazımızda sarkık duran bir et parçası vardır. Ağzımızı iyice açıpta aynaya bakarsak bu et parçasını görebiliriz.Sırtüstü ve ağzı açık bir şekilde uyuyan insan derin derin nefes alınca bu et parçası titreşir ve “horultu” diye adlandırdığımız sesin çıkmasına neden olur.Kişi ağzını kapatır veya yönünü değiştirirse horultu kesilmiş olur.


  7.YIRTILAN KAĞITTAN NİÇİN SES ÇIKAR?
     Selüloz liflerinden oluşan kağıtları yırttığımızda bir ses duyarız.Kağıdı ne kadar hızlı yırtarsak ses de o kadar fazla olur.Yırttığımız kağıdın lifleri koparken bir titreşim meyrana gelir.Bu titreşimde havada ses dalgalarının oluşmasına neden olur. Kağıdı hızla yırtarsak belirli bir zaman aralığında daha fazla lif yırtmış oluruz.Kısa zamana sığdırılan çok sayıdaki titreşim sesin perdesinin de yükselmesine neden olur.

Gizem Sena Şahin

KAYNAK: http://akademikfizik.blogspot.com.tr/2012/07/fizikle-ilgili-ilginc-bilgiler-ogrenmek_09.html

“http://www.biltek.tubitak.gov.tr”


Bu bâb, bir fizikçinin sevdiğine olan sitemi beyanındadır...
-------------------------

sevdiğim
gizemli atom altı parçacıklardan daha çok kıymet verdiğim
içimdeki aşk, fikrimde sonsuzu işaret eden
fiziksel olmayan tüm hayallerimle
yörüngesi sen olan bir pervane gibiyim
elimde değil aldığım türevlerin yanında
seni de içine alan bir gauss yüzeyi seçip integraller almamak
korkarım ki bu böyle sürmeyecek
içinden çıkamadığım
sonsuz bir potansiyel kuyusundayım
kaç kere sana ulaşmak için
kuantum dünyasında bir parçacıkmışcasına
tünellemeyi denedim ama nafile
sen iletkenlik bandında bir elektron
ben değerlik bandında bir deşik
sana giden yollar yasaklarla dolu
inan ki
standart model nasıl higgse muhtaçsa sevdiğim
ben de sana öyle muhtacım
işte senin varlığına bağlı bir varlığım!
kalbim bir samanyolu
sen kalbimde bir karadelik
bana reva gördüğün bu nasıl bir sensizlik?
sen ve ben birtanem
bir orbitalin iki spini olmalıydık
birbirinden hızla uzaklaşan iki galaksi olmamalıydık
tüm eylemsizlik çerçevelerine göre
hayatımda bir sen varsın
olmazımsın, çıkmazımsın
erişilmezimsin
fiziğin aşamadığı ışık hızı gibi
ışık hızını aşsak fizik bitecek hani
ben sana kavuşsam sen de son bulacağım!
 ...


 VÜCUDUMUZ


Bilgisayar gibi insan vücudu da belli kısımlardan oluşur. 
Bilgisayar ekranı olan monitör duyu organlarımız şeklinde işlem görür. Bir iş yapmak için gereken bedensel güç bu sayede sağlanmış olur. Bilgisayarımızın çalışması için gereken ve tamamen komplike bir sistemden meydana gelmiş olan bilgisayar kasası ise iç organlarımızın temsilidir. Karmaşık yapılı olan bu sistem vücudun temelinin atılmasını sağlar. Bildiğiniz üzere bilgisayarların içinde çalışmayı sağlamak amacıyla fazlaca kablo bulunur. Bu kablolar farklı materyaller arasındaki iletimi sağlar aynı damarlarımız gibi. Fişi prize takmayı unutursanız bilgisayar çalışmaz. Bilgisayarın çalışması için nasıl ki elektrik gerekiyorsa vücudumuz için de kan gerekir ve bu kan bilgisayarlarda olduğu gibi bir priz tarafından değil kalp tarafından sağlanır. Fişi prize taktınız, monitörü ve bilgisayar kasasını açtınız. Peki ya sonra? İşte tam bu sırada devreye vücudumuzun en karmaşık ve ilginç yapısı olan beyin giriyor. Bilgisayar faresi... Nasıl ki bilgisayarda gerçekleştirmek istediğiniz bir işlem için fareye ihtiyaç duyuyorsanız vücudunuzu kontrol altına almak için de beyne ihtiyaçımız vardır. Beyin, insan vücudunun yöneticisidir. İnsan beyni lob adı verilen bölümlerden oluşur. Bu lobların gelişmişliği hayatımızı derinden etkiler. Gelecekte bir Mozart ya da Steve Jobs olmanın sırrı bu loblarda saklıdır. Bu bölümde insan vücudunun bilgisayarlar ile benzerliklerini konu alıp vücudumuzu sıkıcı olmadan tanıtmaya çalıştık. 2. Bölümde beynin loblarını, bu lobların işlevlerini ve kendimizi nasıl geliştirebileceğimizi konu alacağız. 
YAZAN: BETÜL BAHÇIVAN





Solak Olmak Hakkında Bilmeniz Gereken 14 İlginç Bilgi


- Erkeklerde solaklık kadınlardakine göre daha sık görülür

 - Kedi ve Farelerde sol pati kullanma oranı %50 kadardır

 - Solaklarda alkolik, şizofren ve disleksi olma ihtimali daha çoktur

 - Solaklarda beynin iki yarısı arasındaki iletişim daha hızlıdır. Bu yüzden aynı anda birden fazla duyguyu hissetmede daha başarıldırlar.

 - İnsanlarda asimetri sadece elde değil, ayakta, gözde hatta kulakta da görülür

 - Boston Katliamcısı, Karındeşen Jack ve Usama Bin Laden solaktı..

 - Einstein, Benjamin Franklin ve Büyük İskender de

 - 40 yaşından sonra anne olan kadınların bebeğinin solak olma ihtimali 20'lerindeki bir kadına göre %130 daha fazladır.

 - Tüm insanların %10 ila %12'si solaktır.

 - Solaklar sağ ellerini, sağlakların sol ellerini kullandığından daha iyi kullanır

 - İnsanların %1'inden daha azı iki elini de iyi kullanabilir

 - Eski çağlarda solak olmak, suç ve asiliğin bir göstergesi olarak düşünülürdü

 - Hatta ingilizcede sol anlamına gelen "left" kelimesi Anglo Sakson dilindeki lyft'ten gelir. Güçsüz - Bozuk anlamına gelir.


 - Sol ele takılan evlilik yüzüğü hakkında 2 teori vardır.

Birisi Mısır inanışından gelir. Sol elin tüm kusurlarına rağmen kalp sol tarafta olduğu için yüzük sol ele takılır. Antik Roma inanışına göre de sol el şeytanın sözünü temsil eder ve yüzüğün oraya takılması bu yüzdendir.








·        Türk usulü öğrenci, derslerinde nasıl başarılı olduğunun farkında değildir.

·        Türk usulü öğrenci, için önemli olan öğrenmek değil sınıfı kör topal bitirmektir.
 
·        Türk usulü öğrenci, okuldaki öğrendiği bilgileri davranışa dönüştürmez, davranışlarını öğrendikleriyle özdeşleştirmeye çalışır.

·        Türk usulü öğrenci, karnedeki kırık notları; "zayıfsız karne duvaksız geline benzer"sözüyle olumlu görmeye çalışır.

·        Türk usulü öğrenci, için dersin önemi üniversite sınavında çıkıp çıkmamasına bağlıdır.

·        Türk usulü öğrenci, mükemmeldir, öğretmen ise hiçbir konuda bilgiyi doğru aktaramamaktadır.
 
·        Türk usulü öğrenci, için önemli olan üniversite hedefi değil, aldığı puana göre bir üniversiteye kapak atabilmesidir.
 
·        Türk usulü öğrenci, okul mezunu değil dershane mezunu olmayı hayal eder.
 
·        Türk usulü öğrenci için liseler üniversite sınavı için gerekli bir belgeyi sağlar, o da diplomadır.
 
·        Türk usulü öğrenci, sınavlar sayesinde bilip bilmediğini öğrenmeyi değil, geçer not almayı düşünür.
 
·        Türk usulü öğrenci, derste not tutmayı bilmez. Sadece öğretmenin yaz dediklerini yazar.

·        Türk usulü öğrenci, öğretmenine pasta börek getirerek başarılı olacağını zanneder.
 
·        Türk usulü öğrenci, beden eğitimi dersini isminde belirtildiği şekilde değil, futbol oynama dersi olarak görür.
 
·        Türk usulü öğrenci, fen alanını zor (çalışkan öğrenciler okur), sözel alanı kolay (tembel öğrenciler okur), Türkçe matematik alanını normal (eh iştelik öğrenciler okur)olarak görür.
 
·        Türk usulü öğrenci, hiç anlamasa ve hiç sevmese de fen alanına yönelmek ister. 
 
·        Türk usulü öğrenci, fen alanın yönelen herkesin, doktor, eczacı vb. olacağını zanneder.

·        Türk usulü öğrenci, yazılıdan kırık not aldığında öğretmeni vermiştir, iyi not aldıysa kendisi almıştır.

·        Türk usulü öğrenci, kitap okumayı lüzumsuz bir iş gibi görür. Ara sıra sadece ders kitabı okur.

·        Türk usulü öğrenci, kitaba verilen parayı lüzumsuz olarak görür. İnternet salonlarında harcanan para ve zaman ise doğru yerlerde kullanılmıştır.
 
·        Türk usulü öğrenci, üniversiteye girmeyi sadece hayal eder, hedef olarak seçip hareket geçmez. Harekete geçenler ise zaten üniversiteyi kazanmış kişilerdir.

·        Türk usulü öğrenci, derste soru sormaktan ve kendisine soru sorulmasından hoşlanmaz.

Coca Cola’dan Facebook’a; Ferrari’den Google’a; Microsoft’tan Marlboro’ya kadar dünya’nın devleşmiş markalarının nasıl bugünlere geldiklerini merak ediyor musunuz? Belki başarı hikayeleri size de ilham verir.

10-Nestle
Nestle markası 1866 yılında kuruldu. İsmini de kurucusu Henri Nestle’den aldı. Bir eczacı olan Henri Nestle 1860′lı yıllarda emzirilemeyen bebekler için bir çocuk maması geliştirdi. Bu bebek maması , piyasadaki hiçbir mamaya benzemiyordu. Bu mama, emzirilemeyen ve piyasadaki diğer mamaları yemeyen bir çocuğun hayatını da kurtarınca mamanın ünü kısa sürede arttı. 1866′da “Farine Lactée Henri Nestlé” Avrupa’nın birçok yerinde satılmaya başladı. 1905 yılında Nestle bir İsviçreli süt şirketiyle anlaştı. Tüm dünya’da fabrikalar kurmaya başladılar. Bir bebek maması ile başlayan serüven Nestle’yi bugünlere kadar taşımayı başardı.

9-Ferrari
Ferrari’nin hikayesi aslında Enzo Ferrari’nin hikayesidir. Bu yüzden size Enzo Ferrariyi anlatmamız gerekiyor ki Ferrari markasını nasıl kurulduğunu anlatalım. Enzo Ferrari, 1916 yılında daha 18 yaşındayken tüm ailesini 1.Dünya savaşında kaybeder. Yanlızlıkla başlayan gençliği, onu yarışçı olmaya iter . O yıllarda Alfa Romeo’nun efsanevi yarışçısı olur. Enzo Ferrari’nin belki de kaybedecek birşeyi olmamasından kaynaklanan hız tutkusu onu pistlerin 1 numaralı yarışçısı yapar. Oğlu Dino Ferrari’nin doğumunun ardından pistlere ara vererek otomobil fabrikasında çalışmaya başlar. Aslında bu onun için bir kayıp dönem değil , kazanç yılları olur. Çünkü bu dönemde Enzo Ferrari, spor arabaların geliştirilmesi üzerine çalışmalar yapar. Bu da onu Alfa Romeo’nun sportif direktörü olmasını sağlar. Daha sonra Alfa Romeo’dan ayrılır ve Auto-Avio Costruzioni firmasını kurar. Bu şirketin amacı yarış arabalarına yarış takımları satmaktır. Buarada kendisine bir atölye kiralayarak kendi arabasını yaratmaya başlar. Ancak 2.Dünya Savaşı’nın yarattığı negatif etkiler yüzünden bunu yarıda bırakmak zorunda kalır. Ancak yıllar sonra Ferrari Modena 360 , Enzo Ferra’nin bir ön tasarımından baz alınarak yapılmıştır. Ve işte sıra geldi Ferrari markasının doğuşuna… 1946 yılında Enzo Ferrari kendisine yeniden bir atölye açar ve Ferrari bu şekilde kurulmuş olur. Ferrari , pistlerde büyük başarılar kazanırken ; bir yandan da profesyonelce yönetilmediği için maddi sorunlar yaşamaya başlar. Enzo Ferrari, borçlarını ödemek için İtalyan mafyasından para alır. Ama parasını geri ödeyemeyince mafya Enzo’nun oğlu Dino’yu zehirleyerek öldürür. Ancak bu bir komplo teorisinden öteye gidemez , çünkü mahkeme tutanaklarına göre 24 yaşındaki Dino kas yetmezliğinden ölmüştür. Bunun üzerine Enzo , Ferrari Dino serisini tasarlar. Yaşanan maddi zorluklar neticesinde  Ferrari, Fiat firmasına satılır. Enzo Ferrari, Ferrari markasının kurulmasından 41 yıl sonra hayata veda eder. Enzo F.’nin yaşamı boyunca en beğendiği Ferrari modeli F40 olmuştur. Bu arabaya ilk sahip olan isim de Dieg Armando Maradona’dır.

8-Samsung
Kökleri 1939 yılına kadar uzanan ve Byung-Chull tarafından kurulan Samsung-Sanyo Electric Company o yıllarda sebze-meyve ihracatı ile uğraşan kendi halinde bir şirkettir. 1970′li yıllarda tekstil ve inşaat sektörüne de giren Samsung firması o dönemlerde renkli televizyonlar da üretmeye başlar. O yıllarda yine uçak yapımcılığıyla uğraşan şirket ayrıca dünya’nın en küçük video kaydedicilerini de üretmeye başlar. Koreli şirket bugün, Sony gibi dev teknoloji markalarıyla yarışıyor. “Samsung “Kore dilinde 3 yıldız anlamına geliyor.

7-BP
Bu şirket kuruluşunu tek bir kişiye borçludur: William Knox D’Arcy. William Knox D’Arcy ilk kez Basra Körfezi’ndeki petrol rezervlerini farketmiş ve buraya yatırım yaparak Bp’nin kuruluşunu sağlamıştır. Günümüzde BP, dünya’da 70′in üzerinde ülkede faaliyet göstermektedir. İngiltere’nin ve dünya’nın en büyük petrol gruplarından biridir.

6-Microsoft
Amerikalı girişimci ve dünya’nın en zenginlerinden biri olan Bill Gates 2 kişilik şirketini dünya’nın önde gelen şirketlerinden biri yapmayı başardı. Bill Gates’in bilişime olan ilgisi daha 12 yaşındayken başladı. Paul Allen ile okul arkadaşlığı ile başlayan dostluğu daha sonra iş ortaklığına dönüştü. 1972′de ilk şirketlerini (Traf-O-Data) kurdular. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için yazılımlar üretiyordu. Bu sayede  20.000 dolar kazanmış oldular. Gates ve Allen bilgisayar kullanıcıları için geliştirecekleri programı geliştirmek için kendilerine sponsor buldular ve  Gates bunun üzerine okulunu bırakarak Allen ile birlikte  New Mexico’da Microsoft adlı şirketi kurdu. Bill Gates şuanda saniyede 250$ kazanıyor.

5-Apple
1976 yılında Steve Jobs ve Steve Wozniak tarafından kurulan Apple Computer’ın ismi bile o dönemler için çok radikal bir kararmış. Çünkü bu isim Steve Jobs’un da fanı olduğu Beatles grubunun Apple Records plak şirketinden geliyormuş. Beatles , Apple şirketini mahkemeye vermiş. 30 yıl süren mahkemenin sonunda Apple Computer, Apple ismini tamamen satın almış da sular durulmuş. Steve Jobs, üniversiteyi daha ilk yılında bırakan bir lise mezunu.  Gençlik yıllarında arınmak ve kişisel gelişimini sağlayabilmek için Hindistan’a bile gitmiş. Sonra geri dönmüş ve Steve Wozniak ile Apple markasını kurmuş. Bilişim teknolojisiyle ilgili bilgiye sahip olmasa da ileriyi görebilen , zeki ve çağ atlatacak ürünleri bulmaya kendini adamış bir isim olduğunu da herkese kanıtlamış Steve Jobs.

4-Facebook
2004 yılında Harvard Üniversitesi’nde öğrenci olan Mark Zuckerberg tarafından kurulan Facebook, başlarda sadece Harvard öğrencileri’nin aralarında iletişim sağlamaları için kurulan interaktif bir siteymiş. Büyük bir ilgiyle karşılanan Facebook’u  daha 1.senesi dolmadan Amerika’daki tüm okullar kullanmaya başlamış.  2006 yılında  facebook tüm e-mail adreslerine, bazı yaş sınırlandırmalarıyla açılmış. Kullanıcılar diledikleri ağlara; liseleri, çalışma yerleri ya da yaşadığı yerler itibariyle katılım gösterebilmekteymişler. Şimdi de sonuç ortada şuan itibari ile Facebook’a üye olan kullanıcılar 400 milyonun üzerinde. Facebook’un  ismini nerden aldığı da oldukça enteresan. Facebook ismini  “paper facebooks”‘dan alıyormuş . Bu form A.B.D. üniversitelerinde okulların öğrencilerine, öğretmenlere ve çalışanlara doldurduğu, onları tanıtan bir formun adıymış.

3-Coca Cola
Coca Cola içeceği 1886 yılında eczacı John Stith Pemberton’ın buluşu. Bu adam mide hastasıymış ve tek istediği de bu hastalıktan kurtulmakmış. Bunun için de kendi özel karışımlarını deneyen Pemberton, bir gün karbonat ve suyu karıştırarak değişik ama tadı güzel bir karışım elde etmiş. Bu karışımı dostlarına ikram etmiş. Bir anda çok sevilen bu şurubu , eczanesinin bahçesinde 5 cent’e satmaya başlamış. O dönemlerde günde sadece 5 bardak satabiliyormuş. Aslında ilk başlarda bir ilaç olan bu karışım Pemberton’a da iyi gelmemeye başlamış. Tadı çok güzel olduğu için, içerisindeki karışımları değiştirmiş ve muhasebecisi Frank Robinson ile kafakafaya vererek Coca Cola markasının ismini koymuş. Ard arda gelen 2 C’nin çok sempatik olacağına karar vermişler ve kendi el yazısıyla yazdığı Coca Cola’nın bugüne kadar değişmeyen logosunu yaratmışlardır.

2- Marlboro
Marlboro firmasının kuruluşu oldukça ilginç. Evvel zaman içinde Marlboro adında bir tütün fabrikası varmış. İflasın eşiğinde olan bu fabrikaya birgün bir adam gelmiş ve satışları 3 ay içersinde  3 katına çıkartabileceğini , eğer çıkartırsa şirkete ortak olacağını , söylediğini yapamazsa da hayatı boyunca fabrikada bedava tütün sarabileceğini söylemiş. Çaresizlik içerisinde, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan fabrika sahipleri de bu adamın dediğini kabul etmişler. Adamın bunlardan istediği şey boş Marlboro  paketleriymiş. Fabrika’da da bu boş paketlerden istemediği kadar çok varmış. Sonra bu adam gitmiş bütün paketleri tek tek ayağıyla ezmiş ve 3 ay boyunca Amerika’nın farklı bölgelerine bu boş paketleri uçaktan attırtmış. Amerikan halkı sabah uyandıklarında boş Marlboro paketlerini görünce  bukadar çok Marlboro içiliyorsa vardır bunda birşey diyerek Marlboroları satın almaya başlamışlar. Şirketin satışları o ay 5 kat artmış. E adam da şirkete ortak olmuş tabiki. Bu adam Philip Morris’den başkası değilmiş.

1-Google
Stanford Üniversitesi’nde okuyan 2 zeki yakın arkadaş Sergen Brin ve Larry Page okuldan mezun olduktan sonra birlikte bir iş kurmaya karar verdiler. O sıralarda internetteki arama motorlarının yetersizliğini farkeden  2 kafadar bu işe soyunmaya karar vermiş . Ama paraları yokmuş . Hayallerini gerçekleştirmek için kendilerine bir sponsor bulmaya karar vermişler ve yine kendileri gibi Stanford Üniversitesi mezunu Andy Becholmsheim’e giderek projelerini anlatmayı düşünmüşler. Defalarca Andy Becholmsheim’a ulaşmaya çalışmışlar ama bir türlü ulaşamamışlar. Yine birgün tamamen tesadüf eseri Andy Becholmsheim’ı sorarlarken arkalarından  “Evet benim “  diyen bir ses duymuşlar. Gözlerine inanamayan 2 kafadar bir solukta tüm projelerini ona anlatmışlar. Anlattıklarına inanan ve inanmakla da doğru yapan Andy Becholmsheim onlara hemen 100.000$lık bir çek imzalamış. Matematikçi olan gençler arama motorunun ismini  yine bir matemetikçinin buluşu olan Googol koymaya karar vermişler . Ama daha sonra telafuz zorluğu nedeniyle kararı Google’dan yana vermişler. İşte günümüzdeki 1 numaralı arama motoru Google da bu şekilde kurulmuş olmuş.

BAŞUCU ŞİİRİ

ADAM OLMAK
çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana

düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
ikisine de vermeyebilirsen değer
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden

döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı-turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktada
sen dayanabilirsen tek

herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakkasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum adam oldun demektir

Rudyard KIPLING Çeviri: Bülent ECEVİT

Tercih Edilen 'En Kötü' 10 Şifre


Google, yaptığı bir araştırmada internet kullanıcılarının online hesaplarını korumak için en çok tercih ettiği şifreleri belirledi.

Google Apps birimi tarafından 2 bin intenet kullanıcısı üzerinde yapılan ankette, seçilen şifrelerin ağırlıklı olarak sabit, hazır bilgilerden seçildiği anlaşıldı.

Araştırma, internet hesaplarını korumak için şifre belirlenmesinde kullanıcıların fazla zahmet göstermediğini ortaya koyarken, hacker’ların bu şifreleri kırmak konusunda hiçbir zorluk çekmeyeceğini de gözler önüne serdi.
Time dergisinin haberine göre, internette en çok tercih edilen ancak büyük risk içeren ilk 10 şifre tercihi şu şekilde sıralandı:

1-      Hayvan adları,

2-      Evlilikgibi önemli yıldönümü tarihleri,

3-      Bir aile üyesinin doğumgünü,

4-      Çocuğunuzun ismi,

5-      Bir diğer aile üyesinin ismi,

6-      Doğum yeriniz,

7-      Favori tatil mekanı,

8-      Tuttuğunuz takımla ilgili bir bilgi,

9-      Hayranı olduğunuz birisinin ismi,

10-   ‘Password’/’Şifre’ kelimesi.


Güvenlik uzmanları, yukarıdaki listeye dahil bir şifre tercihinde bulunuyorsanız, ikinci kez düşünmeniz gerektiğini belirtiyor. Tüm bu bilgiler, kullanıcıların Facebook ve diğer sosyal medya ağı hesaplarında bulunabiliyor.

Ancak tablonun daha da korkutucu bir tarafı var. Ankete katılanların % 48’i, şifrelerini başka kişilerle paylaştıklarını belirtti. Hatta, katılımcıların % 3’ü, şifreleri bilgisayar veya diğer elektronik cihazlarının yakınında bulundurdukları notlara yazdıklarını ifade etti.

Kısaca, şifre seçiminde tembel olmayın.





'ZEKİ GÖRÜNMEK' için başvurulan 13 'sahte davranış'
İngiltere'de yapılan bir kamuoyu yoklamasında, 'zeki görünmek' için başvurulan 13 'sahte davranış' belirlendi.


Ask Jeeves arama motorunun yaptığı kamuoyu yoklaması, birini etkilemek için genellikle bu 13 davranışın tercih edildiğini ve erkeklerin söz konusu davranışlara kadınlardan iki kat fazla başvurduğunu gösterdi.



En çok başvurulan 'sahte davranışlar' ise şöyle:

  •                               Ünlü bir kişinin sözlerinden alıntı yapmak (bunu kendi sözleri gibi yansıtmak)
  •                               Sık sık sanat galerisine gidiyormuş imajını yaymak
  •                                Plajda 'ciddi' konulu kitaplar okumak
  •                            Zekice yazılmış ya da gündeme ilişkin bir tweeti re-tweet yapmak
  •                               Yüksek sesle siyaset konuşmak
  •                                Toplu taşıma araçlarında "ciddi" magazin dergileri okumak
  •                                  Zekice yazılmış bir makaleyi Facebook 'ta paylaşmak
  •                                 Başta Shakespeare olmak üzere ünlü yazarlardan alıntı yapmak
  •                                 Şarap konusunda "engin bilgilere" sahipmiş gibi davranmak
  •                                  Numarasız da olsa gözlük takmak
  •                                 Operadan bahsetmek
  •                                  Caz ve klasik müzikten hoşlanıyormuş gibi yapmak







                                                                                                                    
Nostradamus Kimdir? Nostradamus’un Kehanetleri Nelerdir? Nostradamus’un Gerçekleşen Kehanetleri Nelerdir? Nostradamus’un 2012 Hakkındaki Kehanetleri Nelerdir? Nostradamusun Bulunan Son Kitabında Nelere İşaret Edilmekte?

"Simya bilgini kahin tıp doktoru şifali bitkiler uzmani kozmetiklerin ve meyveleri korumakta kullanılan maddelerin mucidi bu 16. yüzyil Rönesans adami yüzyilimiza kadar olagandisi ve esrarengiz bir kisi olarak kalmistir. Bin kehaneti içeren on ciltlik "yüzyillar" adli eseri günümüze dek defalarca basılmis; ve sakladiği sirlann açiklanacagi günü beklemistir. Bir insanin gelecegi nasil bu kadar kesin bir sekilde görebildiği bilinmiyor. "


14 Aralık 1503 yılında Fransa’nın güneyinde Saint Remy de Provence kasabasında dünyaya gelen, Michel de Nostredame, “Nostradamus” adıyla anıldı. Geleceği görme yeteneği büyük babaları Jehan de Saint Remy ve Pierre de Nostredame tarafından desteklenen Nostradamus, 1522′de tıp okumaya gittiği Montpellier Üniversitesi’nden üç yıllık eğitimden sonra mezun olarak başarılı bir doktorluk kariyeri yaptı.
Nostradamus 1556 yılında kehanetlerini merak eden Kraliçe Catherine de Medici’nin de etkisiyle Kral II. Henry tarafından saraya çağrıldı. Kralın özel doktoru aynı zamanda sarayın astroloğu oldu. Dörtlü mısralar halindeki yaklaşık bin kehaneti içeren on ciltlik “Centuries” adlı eseri, Michel de Nostradamus’un kehanetleri adıyla yayınladı. 1566 yılında 1 Temmuz gecesi, 62 yaşında öldü.
Nostradamus’un Kehanetleri
Gökten taşlar inecek başına
Günümüzden yüzyıllar önce yaşamış olmasına rağmen Nostradamus, kendisine bütünüyle yabancı bu dünyayı nasıl kavrasın, nasıl tanımlasın ve onlara uygun adları nereden bulsun? Bu soruların sahibi şifre çözücü Peter McHoll, bütün bu engelleri kavramaya yönelik karmaşık bir ruh haline rağmen ünlü kahinin bu işi inanılamayacak bir başarıyla kazandığını söylüyor. Aynı zamanda McHoll’e göre bu başarı oldukça şaşırtıcı. Ve kehanetler, daha yakından ve derinlemesine incelendikçe, hayret verici, hatta ürkütücü olmakta… McHoll’un dediği gibi Nostradamus, açıklayamayacağı birçok şey gördü. Uzmanlara göre bunların başında gelen kuyruklu yıldızlar, kahin tarafından çok değişik şekillerde ifade edildi. Bir diğer şifreci Peter Lemesurier de Nostradamus’un Yüzyıllar’ının beşinci cildinde yer alan 32′nci dörtlüğü örnek gösteriyor:
Güneşin, ayın ve yıldızların altında her şey yolunda iken, Büyük bolluğun ardından yaklaşıyor felaket. Ne kadar talihli olduğunu söylerken Yuhanna’nın yedinci taşı gibi gökten inecek başına. Lemesurier’in yorumu şöyle: Nostradamus’a göre barış ve bolluk döneminin sona ereceğini bildiren ilk işaret gökten yanarak inen bir taşla gelecektir. Şifre çözücüye göre burada 2126 yılında görülecek olan Swift-Tuttle kuyruklu yıldızıyla karşı karşıya olabiliriz. Eğer o değilse bile başka bir gök cismi dünyaya çarpacak ve özellikle daha müreffeh ve zengin olan ülkelerine felaket getirecek. Lemesurier, Nostradamus’un gökle ilgili kehanetlerini başka örneklerle de yorumluyor. İkinci cilt 46′ncı dörtlükte kahin gökyüzüyle ile ilgili kehanetinde ilginç tanımlarda bulunuyor. Büyük Oynatıcı tekerleği yeniden hareket ettiriyor; Bir dönüş tamamlandı, daha büyüğü başlıyor. Kıtlık, savaş, veba ve kanlı, sütlü yağmur. Göklerden ardında alevler bırakarak geçecek ateş. Lemesurier’e göre son iki dizeyi okurken özellikle dikkat edilmesi gerekir. “Kanlı, sütlü yağmur” garip bir şeyse de, Nostradamus bu imajı dörtlüklerinde sık sık kullanır. Şifre çözücü bu kelimelerle, Nostradamus’un bu dörtlükte “Sonsuz yağmur” için şifre vermiş olabileceğini de iddia ediyor. Bu da diğer kehanetlerde sözü geçen “uzun yağmurlar”a bir gönderme olabilir. Ancak burada gökteki ateş, Kıyamet’in çok eskiden bildirilmiş büyük yıldızını temsil ediyor gibi… Halley Kuyruklu Yıldızı (eğer ondan bahsediliyorsa) 2822 yılında döneceğinden, bu dörtlüğe bir tarih verilmesinde yardımcı olabilir. Lemesurier, dünyaya çarpan dev göktaşları ve kuyruklu yıldızlar hakkında birçok kehaneti olan Nostradamus’un yeniden canlanacak ölülerle de ilgili dörtlüğünden bahsediyor. Kahin onuncu cildin 74′üncü dörtlüğünde şöyle diyor:
ÖLÜLERİN DİRİLMESİ
Büyük yedi rakamı sonunda dönünce, Töresel Oyunların zamanında Dünya göğe doğru dönüşünü durdurmadan Çoktan ölmüş olanlar topraktan çıkacak Ünlü şifre çözücü, Nostradamus’un burada kutsal kitap benzetmesine başvurarak ölülerin dirilmesinden söz ettiğini düşünüyor. Lemesurier’e göre dörtlükte ilginç olan, buna kendi iki kehanet unsurunu da eklemiş olması. Olayı kronolojik olarak özgün Fransızcası’nda “Kurban Oyunlar” diye herhalde Olimpiyatlar’ın gelecekteki bir biçimine bağlamış. Dünya düzeninin bu sona erişi yedinci bin yıl sonunda (Kahinin Tevrat kronolojisine göre 2827/28 yılında) yer alacak. Nostradamus “gördüğü” şeyleri tanımlamakta da çok başarılıydı.
Mehdi gelecek, altın çağ başlayacak
Ünlü Alman edebiyatçı Goethe’nin, “Sürekli yaşamın sırrının izlerini süren, zamanın ardındakileri görebilen, o zamana kadar akıl edilememiş bağlantıları çözümleyen kişi…” satırlarıyla tasvir ettiği Nostradamus için uzmanlar, sadece savaş, kan, gözyaşı ve felaketleri gördüğü gerekçesiyle ‘karamsar kahin’ yakıştırması yapıyor.
İYİLİĞİN SAVAŞI
Ancak bugünkü bölümde ünlü kahinin ‘barış’ın hüküm süreceği günleri ve öncesinde Mehdi’nin dünyaya gelişini’ anlattığı kehanetlerini yayımlıyoruz. Kahin, Mehdi’den kitabın onuncu cildinin 75′inci dörtlüğünde bahsediyor: Uzun süredir beklenen kişi hiç dönmeyecek Avrupa’ya; Asya’da ortaya çıkacak Hermes’in birliğinden gelen biri, Doğu’nun bütün krallarının üstünde ünlenecek. Şifre çözücüsü R. W. Velch bunu şöyle yorumluyor: “Kahin ‘beklenen kişi’ ile Mehdi’yi kastediyor. Ve Mehdi Asya’da ortaya çıkıyor.” Ancak üçüncü satır Velch ve diğer şifre çözücüler arasında tartışma başlatıyor: ‘Hermes’in birliğinden gelen biri.’ Hermes, Mısır mitolojisinde ‘Tanrılar’ın mesajcısı’dır. Yani Nostradamus, Asya’da ortaya çıkacak bu liderin aslında Ortadoğu’dan, Mısır’dan geleceğini görmüş olabilir. Bu nedenle Velch ve diğer şifreciler de bu satırı “Ortadoğu kökenli Mehdi, Asya’da belirecek” diye özetliyor. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Şifre çözücüler, bu tarihi “Altın Çağ” olarak yorumluyor. Peter Lorie, savaşların ardından insanoğlunun güzellik ve barışla tanışacağı bu çağın başlangıç tarihini dahi veriyor: 2016-2020 “Kötülüğün iyilikle savaşı” ile ilgili, Nostradamus’un kral II. Henry’ye yazdığı mektubu inceleyen Lorie, mektubun son satırlarına dikkat çekiyor: Bugün, bugün ve biraz zaman sonrası yok olacak. Bu uzun süren dönemden sonra Satürn’ün saltanatı, Altın Çağ yeniden başlayacak. Kullarının acısını hisseden yaratıcı, Tanrı, Şeytan’a dipsiz kuyunun derinliklerine gidip orada bağlı kalmasını emredecek. Daha sonra Tanrı ile insanoğlu arasında evrensel bir barış başlayacak. Ve Şeytan bin yıl boyunca orada bağlı kalacak. Ve daha sonra bağlarından kurtululacak.




ŞEYTAN’IN GELİŞİ
Lorie’nin iddiasına göre, Kahin ‘evrensel barış’ kelimesi ile Mehdi’nin geleceği Altın Çağ’a dikkat çekiyor. Nostradamus’un 1000 yıl süreceğini öne sürdüğü Altın Çağ’dan sonra Şeytan dünyaya geri dönecek Şeytan’ın Altın Çağ sonrası döneceğini yorumlayanlardan biri de Velch. Mehdi kehanetinin gerçekleşme oranının yüzde 90 olduğunu belirten Velch, bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Kahinin yaşanacak zor günlerin sonunda, insanların gökyüzüne açılacakları yepyeni bir çağdan bahsederek, kehanetlerini noktaladığına dikkat etmek gerekir. Tüm Ezoterik Gelenekler’de bahsedilen ‘Altın Çağ’ inancı, Nostradamus’un ifadelerinde de yer almıştır.”
2025′e kadar Dünya ekseni değişecek
Dünya’yı büyük çevre felaketlerinin beklediğini öne süren Nostradamus, depremler sonucu 2025 yılına kadar Dünya ekseninin değişeceğini söylüyor.
New York’lu şifre çözücü Peter Lorie, ‘gelecek mühendisi’ olarak tanımladığı Nostradamus’un dörtlüklerinden hareketle, bir çok uzmanın kahinin dörtlüklerinde 2012 yılına dikkat çektiğini, ama insanoğlunun ilk önce 2007 yılına önem vermesi gerektiğinin altını çiziyor. “Nostradamus’un kehanetlerine göre 21′inci yüzyılın başı yeni olaylara gebe” diyen Lorie kahinin ‘Yüzyıllar’ eserinden örnekler veriyor.
2007′YE DİKKAT
Dünya’nın merkezinden çıkan volkanlar, New York civarında sarsıntılara sebep olacak. İki büyük kabahat uzun bir savaşa tutulacak Ve sonra Syracuse yeni bir nehri kızıla boyayacak Mars, Merkür ve Ay bir araya geldiğinde, Hindistan’ın güneyine ve Asya’ya doğru Büyük kuraklıklar olacak Dünya depremlerle titreyecek Kahinin bu kehanetlerinden yola çıkan Lorie, dörtlüklerde içinde bu yüzyılın problemlerinin anlatıldığını söyleyerek insanları uyarıyor: “Bu hızla gidersek, 2006 yılından itibaren hiç tropikal orman kalmayacak. Böylece ağaçlar havayı temizlemek görevini yerine getiremeyecek. Problemler 2007 yılından itibaren kendini hissettirmeye başlayacak.” Ünlü şifre çözücü, iklim bilimcilerin yeni bin yılın ilk yıllarında dünyanın şimdiye kadar görülen en büyük kuraklığa sahne olacağını söylediğini belirtiyor ve ekliyor: “Fırtınalar her zamankinden daha sık olmakta. Yakın zamana kadar büyük fırtınalar birkaç yılda bir olmaktaydı. Ancak şimdi neredeyse altı ayda bir görülmekteler.” Lorie’ye göre, kahin dörtlüklerinde 2025 yılına kadar sadece depremlerden değil, belki dünyanın ekseninin bile değişimine sebep olabilecek ’sismik aktivitelerden’ bahsetmekte. Baharda kehanetler olacak ve bunu takip eden olağanüstü gelişmeler, Ülkelerin altının üstüne gelmesi ve büyük depremler… Ekim ayında da dünyanın büyük bir hareketi olacak Ve gezegenin yerçekimini kaybettiğini düşünecek insanlar olacak, Cehennemin derinliklerine gömülecekler. New Yorklu yazar, 21′inci yüzyılda amansız hastalıkların insanoğlunun başını çok ağrıtacağını da, Nostradamus’un dörtlüklerinden örnekler vererek açıklıyor.   




                                          



SALGIN HASTALIK
İki şehrin girişinde ve içinde, Daha önce hiç görülmemiş iki hastalık olacak Demir hariç, hastalığın yol açtığı açlıktan en sonunda, Büyük ebedi Tanrı’ya yardım için yalvaracaklar. Yüzyıllar kitabında yaklaşmakta olan büyük bir salgın hastalığa dair birçok dize vardır. Lorie’ye göre Nostradamus, etkisi çok daha büyük olacak ve ABD’yi sarsacak bir salgından söz ediyor. Bunlar HIV virüsü, depresyon, uyuşturucu bağımlılığı, yoksulluk, deli dana, cehalet ve önyargı…
Dünya karanlığa gömülecek
Nostradamus, çevre felaketlerine ilişkin kehanetlerinde, güneş ve ayın bir bulutla örtüleceğini ve dünyanın karanlık içinde kalacağını öne sürüyor.
Tüm zamanların en tanınmış kahini Nostradamus’un deprem, sel ve diğer doğal felaketlerle ilgili kehanetleri olduğu da bilinmekte. Kehanetlerin şifrelerini okuyan uzmanlardan Fransız Peter Lemesurier, küresel ısınmaya ve kahinin birinci cilt 17′inci dörtlüğüne dikkat çekiyor: Kırk yıl hiç gökkuşağı görülmeyecek Sonra kırk yıl boyunca her gün görülecek Kurak topraklar daha da kuraklaşacak Ardından dev su baskınları gelecek.
Kuraklık Alarmı
Lemesurier, kahinin bu dörtlüğüyle 21′nci yüzyıldaki sorunlara işaret ettiğini düşünüyor. Lemesurier’e göre kuraklığın insanoğlunun belini kıracağı dönemler yakın. Ardından da büyük bir sel gelecek. Bir diğer şifre çözücü Peter Lorie de onunla hemfikir: “2015 yılına kadar hızlı iklim değişiklikleri gözlenecek, birkaç ay gibi sonra kuraklıktan sellere, sonra tekrar kuraklığa geçilecek.” Fransız Jean-Charles de Fontbrune ise Lemesurier’in bir zaman hatası yaptığına inanıyor. Ona göre, bu 40 yıllık karanlık dönemle Nostradamus I. Dünya Savaşı sonrasını anlatıyor. Lemesurier’in dikkat çektiği bir diğer dörtlük ise kahinin Yüzyıllar eserinin üçüncü cildindeki 4′üncü dörtlük: Güneş ve ay kendi görevlerini bırakınca Uzakta ama yavaş yavaş artarak Soğuk, kuraklık ve tehlike yaklaştıkça sınırlara Birinci kehanet gerçekleşecek. Şifre çözücünün yorumu şöyle: “Güneş ve Ay’ın bir bulut ya da dumanla örtülmesi sonucunda dünya soğuyacak. Isınma eksikliğinden ve dünyanın hava sisteminin zayıflamasından dolayı kuraklık olacak.” Aynı cildin 34′üncü dörtlüğü de küresel ısınmaya dikkat çekiyor: Güneş artık ışık vermeyince, Gün ortası bir canavar belirecek. Bu değişik yollarda yorumlanacak Altını umursamıyor, hiçbir şey pahalı değil onun için Lemesurier’e göre I. cildin 67′nci dörtlüğü de sonun başlangıcının sinyali: Büyük açlığın çoğaldığını görüyorum Bir orda görünecek bir burda, sonra yayılacak dünyaya O kadar büyük ve o kadar geniş ki Koparacak ağaçları köklerinden ve süt emen bebekleri annelerinden. Fontbrune bu dörtlükteki yorumuyla bu kez Lemesurier’le aynı fikirde olduğunu söylüyor: “Bebekleri annelerinin göğsünden koparmak ifadesi, Somalili ve Etiyopyalı annelerin, bir deri bir kemik kalmış vücutlarında kupkuru sallanan göğüslerini anlatıyor. Ve bu göğüslerde olmayan sütü çekmeye çalışan bebekleri…”
Kendi ölümünü gördü
Nostradamus “İyi geceler” diyen papaza “Sabah öleceğim” dedi. Mezarının da hangi tarihte açılacağını bilmesi herkesi şaşırttı.
Gut romatizması ve su toplaması nedeniyle durumu ağırlaşan Nostradamus, 1 Haziran 1566 gecesi kendisine “İyi geceler” diyen bir papaza şu cevabı verir: “Bu son gecem. Sabaha ölmüş olacağım…” Nostradamus, 2 Temmuz 1566 sabahı, 62 yaşındayken odasında ölü bulundu. Böylece Nostradamus’un son kehaneti kendi ölümü oldu. Nostradamus’un ölümü, 141′inci kehanetindeki gibi oldu: “Kralın armağanını aldıktan sonra, bir saray dönüşü, verecek son soluğunu. En sevgili dostları, yakınları yatağının ve sedirin başında, ölmüş bulacaklar onu…”
KİNİN LANETİ
Cordeliers Kilisesi duvarına dikey olarak gömülen Nostradamus’un hikayesi bununla bitmedi. John Hogue’un “The New Revelations” isimli eserine göre Nostradamus’un mezarı 1700′de yerinin değiştirilmesi amacıyla açılıp kilisede başka bir yere taşındı. 1566 yılında ölen Nostradamus’un üzerinde, mezarın açıldığı tarih olan “1700″ yazılı bir madalyon bulundu. Kendi mezarının açılacağını öngören kahin bu olaydan 91 yıl sonra yaşanacaklar hakkında da bir dörtlük yazdı. “Kim ki bulduğunda mezarı açacak ve kim ki açtığı bu mezarı hemen kapamayacak, lanet onu bulacak ve kimse nedenini bilmeyecek.” Tıpkı bu dörtlükteki gibi Fransız İhtilali sonrası 1791 yılında sarhoş Fransız askerleri Nostradamus’un mezarını açtılar. Hikayeye göre bu askerler daha sonra Marsilya’daki üslerine geri dönerken kral taraftarları tarafından pusuya düşürülüp ve vahşice öldürüldüler.
TAKVİME İŞARETLEDİ
Dul eşi Anne şu sözleri Latince olarak, tabutunu örten 2.5 metre boyundaki mermer duvara yazdırttı: “Burada bütün ölümlülerden farklı olarak, yıldızların etkisiyle geleceği gören kalemiyle olayları kaydetmeye layık bulunmuş meşhur Michel Nostradamus yatıyor. Altmış iki yıl, altı ay ve yedi gün yaşadı. 1566′da Salon’da öldü. Gelecek nesiller onun istirahatını bozmasınlar. Anne Posart Gemelle eşine gerçek mutluluk diler.” Peter McHoll’un Nostradamus isimli kitabına göre 1566 yılında ölümünden sonra cebinden bir takvim çıkmıştır. Ve bu takvimde astrolojik bir hesap sonucu olması gereken kendi ölüm tarihini işaretlemiş ve 2 Temmuz tarihinin yanına şöyle bir not düşmüştür: ‘Hie mors prope est.’ Burası iş görenin mezarıdır.
Türkiye kehaneti deprem ve savaş
Nostradamus: Güney Asya’dan sonra Türkiye’de deprem olacak.
İngiliz uzmanlar, Nostradamus’un Yüzyıllar adlı kitabının üçüncü cildini şöyle yorumluyor: 
Endonezya depremleri sonrası Yunanistan ve Türkiye’de karışıklık (yer sarsıntıları) olacak.
Fransız uzman Fontbrune ise karşı: O ciltteki kehanet Gölcük depremiydi. Yeni deprem yok.
Nostradamus’un haber verdiği depremin 1999′da olduğunu iddia edenlerin yanı sıra kimilerine göre büyük bir deprem daha bekleniyor.
Astrolojiden faydalanarak kehanetlerinde kesin zamanlama verileri kullanan ilk kahin Nostradamusöngörülerinde Türkiye’ye de yer ayırıyor. Türkiye ile ünlü kahinin iki kehaneti bulunuyor: Deprem ve savaş Fransız şifre çözücü Jean-Charles De Fontbrune’ye göre, Türkiye ilk olarak ikinci cildin 52′nci dörtlüğünde geçiyor: Atina ile savaş Geceler boyunca yeryüzü sallanacak, Sonraki baharda iki kez daha olacak Korent, Efes boğulacak denizde Yiğit şampiyonlar savaşa girecek… Üçüncü satırdaki Korint Yunanistan’ı, Efes ise bazılarına göre İzmir’i bazılarına göre Türkiye’yi temsil ediyorFontbrune’ye göre, ilk satırda bahsedilen depremler Güney Asya’da oluyor. Depremler ’sonraki bahar’da da devam ediyor. Bu tarihin 2005 ya da 2007 olduğuna inanılıyor. Fontbrune’un ismini veremediği bir ülke iki deniz (Ege ve Karadeniz) arasından geçerek Yunanistan ve Türkiye’ye karşı yola çıkacak.Ardından iki ülke askeri savaşa girecek Türkiye ile ilgili ikinci kehanet üçüncü cildin üçüncü dörtlüğünde geçiyor: Mars, Merkür ve Ay biraraya gelecek, Güney’de korkunç bir kuraklık görülecek Asya’nın dibindeki toprak sarsılacak Korent ve Efes’te karışıklık… Güney Asya’daki 26 Aralık ve 28 Mart depremleri sonrası İngiliz bilim adamları bu dörtlükteki üç satırı ‘Endonezya depremleri’ni temsil ettiğini açıklamış ancak ‘Yunanistan ve Türkiye’de karışıklık’ satırını yorumlamamıştı. İnternet'teki bazı kaynaklar Güney Asya depremleri sonrası Türkiye’de yeni bir depreme neden olabileceğini öne sürerken, Fransız Fontbrune dördüncü satırın Gölcük depremini temsil ettiğini söylüyor. Çünkü Gölcük depreminden 6 gün önce birinci satırda geçtiği gibi güneş tutulması yaşanmıştı. Ve Türkiye’nin geçtiği son dörtlük, beşinci cildin 25′inci dörtlüğü Mars, Güneş, Venüs Arslan burcunda, Arap prensi, kilisenin egemenliğini denizde yenecek. İran’da bir milyondan fazla insan birleşecek. Gerçek yılan Türkiye ve Mısır’a saldıracak Fontbrune’a göre “Gerçek yılan” Asyalı bir ejderhayı yani Çin’i anlatıyor. Bir milyondan fazla insan (asker) İran’da toplandığında Çin, Türkiye’ye ve Mısır’a saldıracak. ‘Arap Prens’ ifadesiyle, Ortadoğu yoluyla Asya’dan Avrupa’ya ilerleyen, orduları milyonlarla sayılan dev bir güç kastediliyor… Bu savaş tarihi ise Nostradamus’un takvimine göre 15 Ağustos 2015.
Endonezya depremi sonun başlangıcı mı?
Nostradamus kehaneti: Üçüncü Dünya Savaşı 2076′da, dördüncüsü ise 2106′da çıkacak.
1000 yıl huzur olacak

Nostradamus’un kehanetlerindeki şifreyi inceleyen uzmanlara göre Dördüncü Dünya Savaşı sonrasında bin yıllık barış çağı yaşanacak.

Dünya yok olmayacak



İddia şöyle devam ediyor: Hayat 3797 yılında sona erecek. Nostradamus’a göre sadece insanlık bitecek, dünya hiç yok olmayacak.
Nostradamus’un, ‘kesin’ kehanetlerinin 2012 yılında son bulması ve kıyamet öncesinde afet ve savaşların yaşanacağını iddia etmesi, akıllara ‘Endonezya depremi sonun başlangıcı mı?’ sorusunu getirdi.
1555′te kaleme aldığı kehanetlerin birçoğu gerçekleşen Fransız kahin Nostradamus’la bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkacağız. Kendi ölümünü dahi gören bir adamın kehanetlerini sunacağız. Dizimize Nostradamus’un şifrelerini çözen uzmanların kıyamet yorumlarından başlıyoruz. Yorum siz okurlarımızın…
Kıyamet ne zaman kopacak? Endonezya’daki depremler kıyametin alametleri mi? Globalleşen dünyada dinler arası bir savaş çıkacak mı? Günümüzde pek çok insan bu gibi soruların cevabını, yüzyıllar evvel yaşamış bir Fransız kahinin kehanetlerinde arıyor. Bu kahinin adı Nostradamus!…
KIYAMET İÇİN İKİ TARİH
Yaşanan pek çok doğal afetten ve gündeme damgasını vuran pek çok gelişmeden sonra gündeme gelen Nostradamus son olarak Endonezya depremleriyle ilgili kehanetleriyle tartışma konusu oldu. Bu depremler kahinin bahsettiği ’sonun başlangıcı’ olabilir mi?.. Bu yorumdan yola çıkacak Nostradamus dizimizin ilk gününü ‘kıyamet’e ayırıyoruz. Nostradamus’un dünyanın sonu ile ilgili gördüğü iki tarih var:2012 ve 3797… Kahinin bu iki rakamı niye verdiğini iki ünlü ‘şifre çözücü’nün şöyle yorumluyor: Nostradamus, dünya ile kehanetlerini 2012 yılına kadar görüyor. Ancak yüzeysel kehanetler ise 3797′ye kadar devam ediyor. Bazıları, detaylı olarak kaleme aldığı 2012 tarihini ‘kıyamet’ olarak yorumlarken Amerikalı Tad Mann, “Nostradamus, Yüzyıllar’ın (kehanetlerini topladığı kitabın adı) girişinde 3797 yılından bahsetmektedir. Ancak kehanetlerini 2000′li yıllarla sınırlandırır. Böylece kehanetlerini 2000′li yıllarla sınırlamış olur” diyor. Mann, bu açıklamasıyla Nostradamus’un gözüyle kıyametin 2012′de olmayacağının da altını çizer.
2050′YE KADAR SAVAŞLAR
3 797 yılındaki sonla ilgili en detaylı araştırma da Peter McHoll tarafından yapılmıştır. McHoll’a göre, 3797 rakamı, son günün tarihini vermektedir. Kahinin hesap sistemine göre bu tarihle beraber insanlığın dördüncü büyük çağı biter ve ’saat’ durur. McHall, Nostradamus’un astrolojik takvimine şöyle dikkat çeker: “Hz. İbrahim ile birlikte Koç Çağı başladı. İnsanoğlu Yaratıcısı’nın bilincine vardı. Hz. İsa ile birlikte Balık Çağı başladı. Şu anda ise Kova Çağı’nda bulunmaktayız. Ve bu çağda doğal afetler dünyanın kapısını çalacak. Bu da insanoğlunun yeteneklerinin koşullara uyum sağlamasını sağlayacak.” McHall’a göre, Nostradamus Kova Çağı sonrası 1000 yıllık bir dönem görüyor. Sona doğru girilecek bu 1000 yıllık dönemde ‘barış çağı’ yaşanacak. McHall’un yorumlarına göre, 2050 yılına kadar büyük savaşlar olacak. Avrupa büyük acılara gebe kalacak ve Almanya tekrar ikiye bölünecek… İran Şahı’nın devrilmesiyle başlayan ve 2050 yılına kadar sürecek olan 73 yıl 7 aylık ‘Arap egemenliği’ de 2050′de sona erecek. (McHall, Nostradamus ‘Arap egemenliği’ kelimesi ile neyi kastettiğini açıklayamıyor) Almanya’nın yeniden birleşeceği 2050 yılına kadar savaş ve hastalıklarla boğuşacak olan yaşlı dünya, bu tarihten sonra 26 yıl sürecek bir huzur dönemine giriyor. Nostradamus’a göre III. Dünya Savaşı 2076′da meydana geliyor. (Bir kısım şifre çözücüler III. Dünya Savaşı’nın tarihi için 1987′yi gösterirken McHall, Nostradamus’un ne kadar süreceği belli olmayan bu savaşın tarihini 2076 olarak gördüğünü iddia ediyor) Fransız kahin, ‘büyük kaos’ dönemi dediği IV. Dünya Savaşı’nın tarihini de belirliyor: 2106!.. Kahinin hesabına göre, üç kuşak sonramız ‘en kanlı dünya savaşı’ ile tanışıyor ve bu savaş 25 yıl sürüyor. Nostradamus, Kuzey-Güney çekişmesi diye adlandırdığı bu kanlı savaşı şöyle anlatıyor: Fas’tan çıkıp gelecek kralları Avrupa’ya Ruhları parçalayıp, kentleri yakıp yıkmaya. Asya’nın büyüğü dev ordularla aşacak karayı, suyu, Mavileri, babayı ve haçı kovalamaya…
ABD’DEN ATOM BOMBASI
McHall bu dörtlüğü şöyle yorumluyor: “Afrikalılar, eski Avrupa’nın üstüne yürümek için Doğu Asyalı halklarla anlaşıyor. Bir başka yerde Anibal’dan bahseden Nostradamus, İsa’dan 200 yıl önce filleriyle İspanya üzerinden Roma’ya yürüyen komutanı anımsıyor ve şöyle diyor: Başka bir deyişle, geçmiş günlerin sömürülen ülkeleri, yeni bir dünya savaşının başlamasına sebep olacak.” Afrika ve Asya’nın Avrupa çıkarmasının ardından Amerika II. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi bir kez daha ‘Yaşlı Kıta’ya yardıma geliyor. Nostradamus, bu kehanetini de kitabının ikinci cildinin 78′inci dörtlüğünde şöyle anlatıyor: Punya ve Galya kanlarından oluşan o adaları Kana boyuyor denizin derinliklerinden büyük neptün. Ve, kolaylıkla elde edebilmek için bu kıyıları Öyle zararlı, çok daha fazla gökte yazılandan McHall’un yorumu şöyle: “Büyük Neptün, yani ABD, Fas ve Tunus üstüne atom bombaları gönderiyor. Patlamalar öyle bir aydınlanmaya neden oluyor ki, geceler gündüz gibi oluyor. Ve Dünya, bu savaşlardan sonra 1000 yıllık barış çağına giriyor.”
ADOLF HITLER
Hiffler(Hisler) adında bir Almanın çarpık hacıyla Polonya’ya gireceğinden bahsetmiştir. İsimdeki benzerlik, çarpık haç ve Polonya isimlerinin tek bir kehanette geçmesi kafa karışıklığına yol açıyor. Uzun bir süre Hiffler (yada Hisler) isminin yanlış yazdığı düşünülmüş ancak Hitler’in doğduğu evindeki buzdolabının arkasına annesi adını bu şekilde kazımıştır.













Bir kişinin ne düşündüğünü bilmek isterseniz zihinlerini okumaya çalışmayın, bunun yerine vücut dillerine dikkat edin. insan vücudu her zaman kolay fark edilen ve kolay fark edilmeyen mesajlar gönderir. Çoğumuzun karşımızdakinin vücut dilini okuduğumuz tek zaman o kişinin bizden hoşlanıp hoşlanmadığını anlamak içindir; ancak vücut dilini birçok farklı durumda gücü ve kontrolü elinize almak için de kullanabilirsiniz.  Vücut dilini okumak için en önemli zaman ilk tanışma anıdır. Bütün ilişkiler o kişiyi sevip sevmediğimizle onunla anlaşıp anlaşamadığımızla bağlantılıdır. Bir kişiyle ilk defa tanıştığımızda ona güvenip güvenmediğimizi ve ondan hoşlanıp hoşlanmadığımızı değerlendirmeye başlarız ve vücut dilimiz de bu durumu yansıtır. Hiç birisinin sizi sevmediğini ve bunun sebebini anlayamadığınızı hissettiniz mi? Vücut dilleri gerçek duygularına ihanet etmiş olabilir.  Ama ne kadar sıklıkla kendi vücut dilimizi okuma zahmetine giriyoruz? Diğer insana odaklanmaya o kadar çok zaman harcıyoruz ki kendimizi dışarıya karşı nasıl sunduğumuzu ve gösterdiğimizi unutuyoruz


















Bazen insan beyni hakkında ilginç şeyler öğreniriz. İşte burada da o şeylerden on tane var.

1.                             Kısa dönem hafızamız yalnızca yedi ögeyi tutabilir. İnsanlarda üç farklı hafıza vardır: Uzun dönem hafıza, kısa dönem hafıza ve duygusal hafıza. Uzun dönem hafızayı bilgisayarınızın sabit diski olarak düşünürsek, kısa dönem de küçük bir USB bellek olurdu. Bu kısa hafıza sayıları 5-9 arasında değişen objeleri anlık olarak tutar. Ortalama bir insan için bu sayı 7’dir. Ama bu sayı dokuzu bile aşabilir. Bunun için nesneleri gruplandırmada iyi olmanız gerekir ve bunu pratik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Hiç fark ettiniz mi telefon numaraları 7 hanelidir. 111-11-11

2.                             Açık yeşil en kolay seçilen renktir. Sarı-yeşil ve açık yeşil, görebildiğimiz renk aralığının ortasındaki renklerdir. Gözlerinizin mavi,yeşil ve kırmızı renkleri için algılayıcıları vardır. Ama beyin renkler hakkında bilgi almaz. Renkler arasındaki ton farkına ya da daha mı açık yoksa daha mı koyu olduğuna bakar. Sonuç olarak beyin bu üç rengin ortasındaki renk olan açık yeşilden, gördüğü renk koyu mu değil mi onu algılar. Ayrıca bu renk; sakinleştirici ve yatıştırıcı etkisinden dolayı ressamlar, psikologlar ve psikiyatristler tarafından da kullanılır.



3.                             Bilinçaltınız sizden daha akıllıdır. Ya da en azından daha güçlü. Bir çalışmada insanlara karmaşık bir resim gösterildi. Bir gruptan düşünmeden resimle ilgili izlenimlerini söylemeleri istendi. Katılımcılar resimdeki sorunu kolaylıkla bulabildiler. Diğer gruptan ise düşünerek yanıtlamaları istendi. Sonuç; sıfır. Resimdeki hatalı kısmı saatler geçmesine rağmen bulamadılar.

4.                             Zihinsel işler beyini yormaz.  Araştırmalara göre bu zihinsel işler ne kadar zor olursa olsun ya da ne kadar uzun sürerse sürsün beyni besleyen damarlardaki kan akışının sabit kaldığı ölçüldü. Buna karşın tüm gün çalışan bir insandan alınan kanda yüksek oranda yorgunluk toksini bulundu. Böylece bilim insanları beyninin yorulduğu kanısının insanın ruhsal durumundan kaynaklandığı bulundu.

5.                             Dua etmenin olumlu etkileri keşfedildi. Dua ederken ya da meditasyon yaparken, ilk altı aylık bebeklerde görülen alfa dalgasının beyinde yayıldığı keşfedildi. Belki de bu ibadet eden insanların daha az hastalanmasının ve çabuk iyileşmelerinin nedenidir. 

6.                             Düzenli beyin egzersizleri beyni hastalıklardan korur. Araştırmalar Alzaymır gibi çeşitli hastalıkların beyin egzersizleriyle önlenebildiğini ortaya çıkardı. Bu zihinsel aktivetelerin yeni dokular oluşturarak hastalığı kısıtlı bir doku üzerinde kalmasını sağlıyor ve hastalık gelişemiyor. Yani yeni birşeyler öğrenmek ya da çılgınca bir şeyler yapmak beyninizin gelişmesine yardımcı olur. Ayrıca sizden daha zeki olan ya da daha bilgiliinsanlarla konuşmak beyniniz üzerinde olumlu etki bırakır.

7.                             İnsan beyni gölgeleri fiziksel varlıklar olarak algılar. İnsan beyni, hareketleri ve çevreyle etkileşimi çeşitli yerlerden ip uçları alarak anlar; gölgeler gibi. Gölgeler hareket hakkında çok fazla ip ucu verir ve beyin gölgeleri vücudun bir parçası olarak düşünür.

8.                             Beyin vücuttan daha sonra uyanır. İnsan uyandığında beyni tam uyanmamış olur. Amiyane tabirle sabahları kafanız pek basmaz. Yani sabah kalktığınızda beyin egzersizleri yapmak çok yararlı olur. Yani televizyonu açmak yerine bir şeyler okumalısınız.

9.                             Tam bir beyin egzersizi için yeteri kadar sıvı almış olmanız gerekir. Beynin yüzde 75’i sudan oluşur. Dolayısıyla beyninin sağlıklı tutmak için su içmeniz gerekir. Kilo kaybetmek için tablet kullananlar ya da çay içenler bilmelilerdir ki bu sıvı kaybına da neden olur beynin performansını etkiler. Bu yüzden doğru olanı yapmalılar- yani doktor kontrolünde olmalı ve reçetelere dikkat etmelilerdir.

10.                         Beyin erkeklerin konuşmasını, kadınların konuşmasından daha iyi anlar. Erkek ve kadın sesleri beynin farklı yerlerinde işlenir. Kadınların sesleri daha müzikal, yüksek ve geniş bir frekanstadır. İnsanın beyni bir kadının ne dediğini anlamak için ek kaynaklar kullanarak sesi “çözmek” zorundadır. Bu yüzden halüsinasyon duyan insanlar genelde erkek sesi duyarlar.









DAHİLİK TESTİ

Medikal araştırmalara göre eğer adamın kafasını 3 saniyede bulursanız beyninizin sağ tarafı diğer insanlara göre daha çok gelişmiş demektir.

1 - Adamın kafasını 1 dakikada bulursanız beyninizin sağ tarafı normal bir insanınki gibi çalışıyor demektir.

2 - 1 ile 3 dakika arasında bulursan beyninizin sağ tarafı normalden yavaş çalışıyor demektir. Bu durumda daha çok protein almanız gerekir.

3 - 3 dakikadan daha fazla bir sürede bulursanız beyninizin sağ tarafı acınacak durumda demektir




BU BİR NÖROLOJİ TESTİDİR


Rahatça oturun va sakinleşin, aşağıdaki üç işlemi bir dakikadan
kısa sürede yapmalısınız. Sadece bakarak bulmalısınız, Mouse İmleçini kullanmamalısınız, kolay gelsin.



1 - Aşağıda C'yi bulun. İmleç yardımı almayın.

OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOCOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOOOOOO OOOOOOOOOOOO

2- Eğer C'yi bulduysanız, şimdi de 6'yı bulun

9999999999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999
9999999999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999
9999999999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999
9999699999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999
9999999999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999
9999999999999999999 9999999999999999 9999999999999999 99999

3 - Son olarak N'yi bulun, biraz daha zor gibi…

MMMMMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMMMMM MMMMNMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMMMMMMMMM MMMMMMMMM

Bu bir şaka değildir. Üç testi de geçebildiyseniz, Nöroloğunuza yıllık ziyaretinizi iptal edebilirsiniz.
Beyniniz muhteşem çalışıyor ve Alzehimer hastalığından uzaktasınız. Tebrikler!

Öğr. Gör. Dr. Erhan Şengel
Uludağ Üniversitesi
Eğitim Fakültesi




PARADOKSLAR

Socrates'in paradoksu

"Bilidiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir."

Thompson'un lamba paradoksu

Bir lamba 1/2 dakika yanık, 1/4 dk sönük, 1/8 dk yanık ... olacak şekilde lambanın düğmesi açılıp kapatılıyor. 1 dakikanın sonunda düğmeye kaç kez basılmış olur? Bu sırada lamba yanık mı olur sönük mü?

Arrow'un paradoksu

Tamamen demokratik bir oylama sadece pratikte değil teoride de mümkün değildir.

Para paradoksu

Aynı paradan ikisini yan yana koyup birini sabit tutarak diğerini onun etrafında döndürün. Döndürülen para yarım tur attığında kendi ekseni etrafında bir tam tur atmış olacaktır.


Kutu kutu top
a. Bir kutuya her defasında 10 top konup 10. top geri alınıyor. Bu işe sonsuz kere devam ettiğimizde kutuda kaç top kalır?
b. Bir kutuya her defasında 10 top konup sırayla 1. toptan itibaren birer top geri alınacaktır. Bu işe sonsuz kere devam ettiğimizde kutuda kaç top kalır?

Simpson'un paradoksu

Farklı grupların ortalamalarının ortalaması grupların birleşik haldeki ortalamasına eşit olmak zorunda değildir. 



Cümle Paradoksu 

Epimenides paradoksuna benzer bir paradoks da şudur: "Bu cümle yanlıştır." 

Yine, cümle yanlışsa doğru, doğruysa da yanlış olmak zorunda.



Russel'ın Küme Paradoksu 

Bir A kümesi yaratmaya çalışıyoruz. Bu kümenin özelliği, yalnızca kendini içermeyen kümeleri içeriyor olması. Örneğin evrensel küme, varolan tüm kümeleri içeren bir kümedir. Varolan tüm kümeleri içerdiğine, ve kendisi de bir küme olduğuna göre, evrensel küme, evrensel kümenin bir elemanıdır, yani kendi kendini içerir. Ya da "Üçten fazla elemanı olan kümeler kümesi", kendisi de üçten fazla elemana sahip olduğu için kendini içerir. Ama örneğin Doğal Sayılar Kümesi N, bir doğal sayı olmadığı için kendini içermez. İşte bizim A kümesinin içereceği kümeler böyle kümeler, yani kendi kendinin elemanı olmayanlar. Şimdi şu soruya cevap arıyoruz: A kümesi kendisini içerir mi? 

Eğer "içerir" dersek, A kümesinin A kümesinde işi ne? Çünkü A kümesi sadece kendini içermeyen kümelerin kümesi. Eğer "içermez" diyorsak, A kümesi kendini içermeyen bir küme olur, o zaman A kümesini de A kümesine dahil etmeliyiz, ama o zaman da A, kendini içeren bir küme olur. Yine her zamanki kısırdöngüye yakalandık... 



Zenon'un Akhilleus Paradoksu 

İ.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Yunanlı düşünür Zenon'un şu hikayesi meşhurdur: Bir gün, Antik Yunan'ın meşhur savaşçısı Akhilleus, bir kaplumbağayla koşu yarışı yapmaya karar vermiş. Akhilleus, kaplumbağadan tam 10 kat daha hızlı olduğu için kaplumbağanın yarışa 100 m önden başlamasına izin vermiş. Yarış başladıktan birkaç saniye sonra, Akhilleus aradaki 100 m'yi hemen aşmış, ama bu arada onunkinin onda biri hızla hareket eden kaplumbağa, 10 m ilerlemiş. Yani aralarındaki mesafe, artık 10 m'ymiş. Akhilleus, bu 10 m'yi de geçerken, kaplumbağa da 1 m ilerlemiş, yani artık aralarında 1 m varmış. Akhilleus, bu 1 m'yi geçerken, kaplumbağa 1/10 m, yani 10 cm ilerlemiş. Akhilleus bu 10 cm'yi geçerken de kaplumbağa 1 cm ilerlemiş. Akhilleus bu 1 cm'yi de geçince, aralarındaki uzaklık 1 mm'ye düşmüş, vs. vs. Yani fark sürekli onda birine düşüyor, ama asla kapanamıyormuş!!?? Yani kaplumbağadan 10 kat hızlı olan Akhilleus, kaplumbağayı hiç geçememiş!!?? 






HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR!!!!!!!!


























BERKAY BU YAZIYI OKUMALISIN!!!!!!!!!


Çatal-Bıçak-Kaşık Bükme
Sadece zihinsel gücünüzü kullanarak bir çatal, bıçak veya kaşığı bükebilseydiniz bu sizin inanç sisteminizi değiştirirdi, değil mi? Bundan sonra nerdeyse her şeyi yapabileceğinizi hissederdiniz. Tabii ki psikokinesisin çoğumuzun geliştirebileceği bir güç olduğunu keşfetmiş olan çok az sayıdaki insandan biri olmadığınızı varsayarsak. 
En azından bir kere denemeye var mısınız?
 Uri Geller‟in olağandışı becerileri sayesinde kaşık bükme 1970‟li yıllarda tüm moda oldu. Ama bu kadarla sınırlı kalmadı. Çatal, bıçak ve kaşıkları karmaşık şekillere sokan diğer birçok alaylı, kendine has yöntemleri olan “pyschometallurgist” de ortaya çıktı. Cisimleri bükmeyi becerenlerden biri de Kaliforniyalı emekli uzay mühendisi Jack Houck‟tu. Houck 1980‟li yıllardan itibaren kaşık bükme toplantılarına ev sahipliği yapıyor; çünkü kaşık bükmenin en iyi bir grup çalışması sırasında başarılabileceğine, inanıyor. 

Bir Grup Yaratın
Açık görüşlü ve eğlenceli bir grup arkadaşınızı ve özellikle çocukları bir yere toplayın. Bu çalışmayı eğlenceli, heyecanlı ve gayri resmi bir şekilde gerçekleştirin. Bu kaşıkların bükülmesini sağlayan aslında bu grup enerjisidir. Dolayısıyla ne kadar çok heyecan yaratabilirseniz çatal, bıçak ve kaşıklar da o kadar kolaylıkla yönetilebilir. 

En İyi Çatal, Bıçak, Kaşık Takımı Hangisidir? Gümüş kaplama pirinç olan takımlar bu iş için en iyi materyaldir. Paslanmaz çelik de olabilir; ancak bazı kaynaklara göre çelik takımlar bükülmekten çok kırılmaya daha çok meyillidir. İkinci el eşyalar satan bir mağazadan kolaylıkla eski çatal-bıçak-kaşıklar satın alıp hangisinin daha iyi olduğunu deneyerek görebilirsiniz. Her materyalin farklı metalürjik özellikleri vardır ve bazıları enerjiyi diğerlerinden daha iyi yönlendirirler. Farklı malzemeden yapılma birkaç çeşit çatal-bıçak-kaşık takımı alın, sonrasında hangisinin sizin için en iyisi olduğunu içgüdüsel olarak anlayacaksınız. 

Yönlendirme Cisimleri zihin gücüyle bükebilen bazı kişiler bükme işlemine geçmeden önce bir yönlendirme seansı yaparlar. Bu seans vücudunuzu ve zihninizi rahatlatmaya yöneliktir. Başınızdan yüz santimetre kadar yukarıda parlak bir enerji topunun döndüğünü düşünün. Bu top enerji ve sıcaklık yayıyor olmalıdır. Kendinizi güçlü, rahat ve canlı hissetmek için topu alnınızdan vücudunuza ve vücudunuzdan aşağı doğru alın. Vücudunuza boylu boyunca yayılan sıcaklığı hissedin. Bu enerjiyi sıkı ve gergin bir topa odaklandırın ve bu enerjinin parmaklarınızdan çatal bıçağa doğru ilerlerken doruğa ulaşmasına izin verin. Aynı anda gözlerinizi açın, çatal bıçağa “Bükül, bükül, bükül” diye bağırın ve enerjinizi buna verin. Biraz saçma gibi geliyor, değil mi? Eğlenmeye çalışın, çok ciddi olursanız başarılı olamazsınız.

 Bükme Çatalın boyun kısmını işaret parmağınız ve başparmağınız arasında tutun, kaşığı okşayın ve bir süre hissedin. Michael Crichton (ER ve Jurassic Parkın yaratıcısı) bükme işleminin “odaklanmış dikkatsizlik” gerektirdiğini söyler. Bu mükemmel bir tanımlamadır. Bükülmenin gerçekleşmesini çok fazla isterseniz doğru enerji yaratılamaz. Kendinizi rahat bırakın ve sessizce oturmayın, arkadaşlarınızla muhabbet edin, gülün ve eğlenin. Bükülme  sizin en beklemediğiniz anda gerçekleşecektir. Metalin bir anda şekillenebilir bir hale geldiğini hissettiğinizde bükülmesi için hafif bir basınç uygulayın. Metalin tereyağı gibi olacağı anlar olacaktır; işte o zamanlarda hafifçe basınç uygulamalısınız. Metali ellerinizle büktüğünüzü bilirsiniz, doğru şekilde büktüğünüzde çok çok az bir çaba gösterirsiniz. Bir çatal kullanıyorsanız çatalın dişlerini karmaşık helezonlar şeklinde kıvırabilir ve normal şartlar altında çıplak ellerinizle kesinlikle yapamayacağınız, illa bir alet yardımıyla yapılacak şekillerde bükebilirsiniz.





Karar vermeden önce bir kez daha düşünün

   Özürlü sekiz çocuğu olan ve frengi hastası hamile bir kadına rastlasaydınız , ona kürtaj olmasını tavsiye eder miydiniz?
        Bu soruya ne cevap vereceğim belli, 8 tane özürlü çocuk var zaten bundan sonra da sağlam olma ihtimali çok düşük diye mi düşünüyorsunuz? O halde bir de yazıyı okuyun bence.
   
Şimdi bir dünya lideri seçme zamanı ve sizin oyunuz da sonucu etkileyecek.

İşte aday hakkındaki gerçekler:

1. aday: Sahtekar siyasetçilerle işbirliği içinde ve falcılara danışıyor. 
 Iki metresi olmuş. Paket paket sigara ve günde 8 ile 10 bardak martini içiyor.

2. aday: İki kere işten atılmış, öğlene kadar uyur. Üniversitedeyken uyuşturucu kullanmış ve her gece 1 litre viski içiyor.

3. aday: Madalya almış bir savaş kahramanı, vejeteryan, sigara içmiyor.
Nadiren bira içer ve evlilik dışı hiçbir ilişkisi olmamış.

Tercihiniz bu adaylardan hangisi olurdu?

Önce karar verin, kopya çekmek yok, daha sonra aşağıdaki yanıta bakın lütfen!





 

1. aday: Franklin D. Roosevelt

2. aday: Winston Churchill

3. aday: Adolf Hitler

ve bu arada…



Kürtaj sorusuna eğer evet dediyseniz, Beethoven’i öldürdünüz!


















ÇAKRALARIMIZ

Çakralarınızı Dengelemek
 Çakra, Sanskrit dilinde “tekerlek” demektir. Kavramsal olarak, her insanda bu yuvarlak, atomdan küçük (kozmik) enerji çemberlerinden yedi tane, omurga boyunca konumlanmış halde bulunmaktadır. Bunlar enerji toplayan ve dağıtan ruhun fiziksel tezahürleridir. Dengesiz veya bloke edilmiş çakralar kötü sağlık durumunun, stresin, düşük enerji düzeylerinin ve ruhsal ve duygusal potansiyelinizle bağlantınızın kesildiğinin göstergesidir. 
Yedi çakra: 
      1.      Taç (mor): Başın üstünde bulunur ve “başlangıcı” temsil eder.
2.      Alın (çivit mavisi): Kaşların arasında alnın merkezinde bulunur; burası yüksek özünüze ve ruhsal iletişim merkezinize giriş kapısıdır.
3.      Boğaz (mavi): Boyun bölgesinde bulunur, iletişim ve ruh ile fiziğin bir araya gelmesiyle bağlantılıdır.
4.      Kalp (yeşil): Göğsün ortasında bulunur, sevgi ve tutku ile bağlantılıdır.
5.       Solar Pleksus (sarı): Göğüs kafesinin karnın üzerindeki birleşme yerinde bulunur, yaratıcı merkezi, duygu ve otonomi bölgesini oluşturur.
6.      Dalak (turuncu): Göbek deliğinin altında bulunur, cinsellik ve gençleşme ile bağlantılıdır.
      7.      Kök (kırmızı): Omurganın alt kısmında bulunur, bizi fiziksel dünyada konuşlandırır.  Yan taraflara doğru duran ve saat yönünün tersine dönen dalak çakrası hariç, çakralar ön tarafa doğru durur ve saat yönünde farklı hızlarda dönerler. Kök çakrası en yavaş olandır ve omurganızı yukarı doğru diktiğinizde her çakra bir altındakinden daha hızlı döner.                                                                 


Çakra Meditasyonu
Yalnız kalabileceğiniz ve rahatsız edilmeyeceğiniz bir yerde kendinize 20 dakika ayırın. Bir sandalyeye ayaklarınız çıplak ve yere basacak şekilde sırtınız dik konumda fazla gerilmeden oturun. Burnunuzdan nefes alın ve nefesinizi ayaklarınıza doğru ve kök çakranızın ve karnınızın içine çektiğinizi hayal edin. şüphesiz, burnunuzdan aldığınız nefes akciğerlerinize gider ancak nefesin aşağıya doğru dolduğunu hayal ederseniz bu göğsünüzü rahatlatacak ve akciğerlerinizin daha rahat açılmasını sağlayacaktır. Bu, kaslar vasıtasıyla gerçekleştirilen bir “yapma” faaliyeti değil, daha ziyade “izin verme” ve mümkün kılma faaliyetidir.  Çakra sistemindeki enerji akışına kundalini denir. Çakralarınızı bir dizi yel değirmeni olarak düşünürseniz, kundalini, içe çekilen nefes vasıtasıyla kök çakradan geçerek omurganın sağ tarafına ve başınıza doğru ilerleyerek yel değirmenlerinin dönmesini ve her bir çakraya denk gelen renk ile parıldamasını sağlar. Ağzınızdan nefes aldığınızdaysa saat yönünde dönüşe daha da ivme kazandırarak omurganızın sol tarafına doğru hareket eder.  Çakralar fiziksel olmayan alanlar olduğu için onları uyarmak ve açmak için zihninizi sırasıyla her birine odaklamalısınız. Kökten başlayıp baş kısmında sona erecek şekilde sırasıyla tüm renkli çakralarınıza odaklanırken düzenli ve derin nefes almaya devam edin. Egzersiz süresince havadaki enerjinin tepe çakranıza girişini ve topraktaki enerjiyle birleşmesini tecrübe edebilirsiniz. Kendinize devamlı olarak hayatınızda güzel şeylerin olacağını söyleyin. Bu uyarılmış güç ve korunma duygusunun, denge ve iç huzurun tadını çıkarın ve gün boyunca devam ettirin.





Aklınızdan İmkânsız işlemler Yapın
  Aklınızdan karmaşık işlemler yapabilmeyi öğrenmek için Harvard Üniversitesi‟nde zeki bir profesör veya dahi bir bilim insanı olmanıza gerek yok. Bizlere Batıda tamamen çelişkilerle dolu ve bizim doğamız gereği sahip olduğumuz sadelik ve kolaylık isteğimize aykırı olan bir matematik sistemi öğretiliyor. Bu sistem bizlerin alternatif sayı sistem- erinin kolay anlaşılır kıldığı esnek ve güzel karşılıklı ilişkileri anlamamızı engelliyor.  Bunlardan biri eski bir Hindistan sistemi olan Vedik matematiğidir. Swami Bharathi Krishna Tirthaji tarafından belirlenen 16 sutra (vecize) üzerine kurulu olan bu sistemin doğal prensipleri bunları uygulayanlara her türlü matematik problemini teorik ve uygulamalı matematik çerçevesinde hızlı bir şekilde çözme imkânı vermektedir.
  Çarpma  2 haneli rakamların çarpımı:  
 1. Adım Sol kolondaki sayıları çarpın: (7x7: 49)
 2. Adım Çapraz rakamları çarpın ve çıkan sonuçları toplayın: (7x3) + (7x2): 35
 3. Adım Sağ kolondaki sayıları çarpın: (2x3:6)
 4. Adım Elde ettiğiniz bu üç sonucu yan yana getirin (49 35 6) ve bu sonuçlardan herhangi birinin sağında iki haneli bir rakam varsa soldan sağa doğru soldaki haneyi yanındaki sayıya ekleyin (49+3)5 6 Cevap: 5256 
Herhangi başka bir yöntem gibi ilk başta karmaşık gelebilir; ama kâğıt üzerinde birkaç dakika pratik yaptıktan sonra bu dört adımı saniyeler içerisinde yapabilmeye ve sonunda da aynı iĢlemi aklınızdan yapabilmeye başlayacaksınız.
 Hızlı Kare Alma Bu yöntem size beş rakamı ile biten herhangi bir iki haneli sayının karesini almayı öğretecek.
 Örneğin, 75‟in karesi ilk haneyi (7) ondan sonra gelen sayı (8) ile çarparak ve sonuna da 5‟in karesini (25) getirerek çok hızlı bir şekilde bulunabilir: 5625  Bu yöntem daha büyük rakamlarda da uygulanabilir. 725‟in karesi 72x73 çarpılıp sonuna 25 getirilerek bulunabilir: 525,625.










 Bir Dahi Gibi Düşünün
 Bir dahi gibi düşünmek için dahi, akıl ustası ya da çok eğitimli olmanıza gerek yoktur. Deha, tecrübelerinizden daha önce kimsenin yapmadığı - yaptılarsa da içgüdüsel olarak bir şey yapabilmek için sezgilerine yeterince güvenmemişlerdir- çıkarımlar yapmakla alakalı bir olgudur.  Post-It not kartlarının mucidi Art Fry, aklında yanan bir ışığı takip ederek harekete geçmiştir. Etrafındaki dünyayı incelemiş ve bir problemi çözebilmek için iki fikri bir araya getirmiştir. 1970‟lerde kilisede ilahi kitabına, düşmeyecek bir kitap ayracı bulmak istemişti. Arkadaşlarından biri, Dr. Spencer Silver, kalıntı bırakmayan bir yapıştırıcı geliştirmişti. Fry bir parça kağıdın kenarına şerit halinde bu yapıştırıcıdan sürdü ve kitap ayracı işe yaradı. Daha sonra, aynı tekniği bir çalışma dosyasının üzerine yapıştırdığı not kağıdında da kullanarak başka bir fikir atılımı yaptı. Diğer taraftan kitap ayracı arkadaşlarının da dikkatini ve ilgisini çekmeye başlamıştı. Böylece Fry, bilgiyi iletmek ve düzenlemek için yeni bir yöntem icat ettiğini fark etti.  Yapışkanı o icat etmemişti, icat arkadaşına aitti. Kâğıdı da eski Mısırlılar icat etmişti. Onun yaptığı, iki fikri ilk defa bir araya getirerek bir problemi özgün bir yöntemle çözmek olmuştu.  Bette Nesmith Graham ise kötü bir daktilocu idi ve bu nedenle hatalarını düzeltmek için bir yöntem geliştirdi. Beyaz tempura boyası kullandı ve daha sonra bunu diğer sekreter ve ofis çalışanlarına satmaya başladı. Kendisine ait Liquid Paper, 20 yıl sonra Gillette Firması tarafından 47,5 milyon dolar + telif hakları şartı ile satın alındı.  Aşağıda bir dâhinin dünyayı algılayış biçimine dair bazı gözlemler ve kendi düşünme süreçlerinizi dönüştürmek için birkaç basit yöntem sıralanmıştır.
 1. Problemlerinizi başarıya açılan bir kapı gibi görmeye çalışın.
 2. iki fikir arasında yeni bir bağlantı algıladığınızda buna dikkat edin önemi üzerinde araştırmalar yapın. Söz konusu bağlantı bir benzerlik veya karşılaştırma olabilir.
 3. Beyinlerimiz sürekli olarak karşılaştırmalar yapar. Bu bizim dünyayı algılayış biçimimizdir. Bir dahi, karmaşık ve çok katmanlı bir bağlantılar sistemi geliştiren kimsedir.
 4. Bir dâhi, kati olgulara bakarak bunların arkalarındaki yapıları analiz etmek için genellemeler yapabilir.
 5. Bir dahi, akıl oyunlarından keyif alır -bazıları buna gündüz düşü diyebilir-. Yeni düşünce alanları keşfetmek hedefe ulaşma üzerine kurulmuş olan, sonuçlara, işlerin tamamlanmasına ve para kazanmaya çok fazla önem veren bir dünyada elverişsiz görünebilir. Bir dahi, bir sonuca ulaşmaya çalışmaktansa süreçleri keşfetmek üzerinde çok fazla vakit harcamaktan mutlu olur. Bir düşüncenin içinde kaybolun. Öyle odaklanın ki zaman mefhumunu kaybedin. Gerçekten bir şey yaratmanın ve sezgisel olmanın tek yolu budur.
 6. Yaşamın derin gizeminde merak duygunuzu geliştirin. Hiç kimse merak etmeden bir şey keşfetmemiştir.
 7. Fikirleriniz basit ve güzel olsun.
8. ilgi alanlarınızı genişletin. Bir dahi, uzmanlık alanına tutkuyla bağlıdır; ancak bu alanı besleyen başka çok sayıda ilgi ve bilgi alanından da bir yelpaze oluşturmuştur











.Stres Azaltıcı Öneriler 
Stres azaltma programlarının en büyük sorunu sadece saatlerce süren derin nefes alma, meditasyon ve günümüz dünyasının yutturmacalarını içeren programlar, konferanslar, kurslar, kasetler, CD‟ler ve hafta sonu tatillerinden oluşmalarıdır. Ama “taşınabilir” değillerdir.  Aşağıda nörolojik sisteminizi yeniden yükleyecek hatırlaması kolay, uygulaması hızlı ve oldukça etkili  birkaç basit; ama saçma olmayan fikir bulacaksınız.   
  Biraz Ara Verin
Endişelenmeye ve soğukkanlılığınızı kaybetmeye başladığınızı hissettiğinizde bir saat kullanarak nefesinizi dakikada 6 nefes alıp verecek şekilde yavaşlatın (beş saniye nefes alın, beş saniye nefes verin) ve bunu sıkıntınız azalıncaya kadar devam ettirin.
  60 Saniye Ayırın
 Bazen sadece beş dakika bile bir lükstür. Bir dakika için gözlerinizi kapatın, derin ve yavaş bir şekilde nefes alın. Güneşli bir havada bir piknik alanında yürüdüğünüzü veya bir şelalenin altında serinletici ve canlandırıcı bir duş aldığınızı hayal edin.
 Tatile çıkın
 Gözlerinizi kapatın, gülümseyin ve hem özel, hem de dinlendirici bir tatil yöresine gittiğinizi düşünün. Kokuları ve sesleri hatırlamaya çalışın.
 Esneyin
 Esnemek, oksijen alımınızı artırmanın ve çeneniz ile yüzünüzde oluşan gerginliği azaltmanın en iyi yoludur. insanlar neden esnediğinizi sorarlarsa bunun bir “güçlenme esnemesi” olduğunu söyleyin. 
 Alışveriş Listesi
Kafanızda bir endişe ve sıkıntı listesi tutmanız son derece yorucu olabilir. Bunun yerine bunları bir yere yazın, listeyi cebinize koyun ve bu maddeleri hafızanızdan silin. Bu, çok değerli beyin alanınızı boşaltacak ve size çok daha yüksek bir konsantrasyon sağlayacaktır


                           


                          Zihninizde Bahar Temizliği Yapmanız için Kontrol Listesi 
1. Sizi rahatsız eden bir şey varsa bunun ne olduğunu bulun ve bununla başa çıkın. Endişelenmek yerine içinde bulunduğunuz durumu çözümlemek için hemen harekete geçin. Bir şeyi geciktirme kötüye gitme ile eşanlamlıdır. 
2. Kayıtsız şartsız şeylerden, siyah ve beyazdan ve “ters” düşünme türlerinden kaçının. Hayatta birçok gri alan da vardır; bu yüzden kafanızı “O her zaman... Ben asla... Bütün erkekler... Bütün kadınlar...” gibi düşüncelerle doldurmanız işinizi zorlaştırır. Olumsuz düşünceleri tetikleyen ya hep ya hiç ifadelerinden ve genellemelerden kaçının. 
3. En iyisini mi umut ediyorsunuz, yoksa kendinizi en kötüsüne mi hazırlıyorsunuz? 
4. Kendinizi yeterince iyi olmadığınız için yiyip bitiriyor musunuz? Örneğin hiçbir zaman en iyisi olamayacağınıza inandığınızdan spor salonuna gitmeyi bıraktınız mı? 
5. Geçmişteki olayları hatırladığınızda daha çok iyi şeyleri mi yoksa kötü şeyleri mi hatırlıyorsunuz?
6. Duygularınıza kendinizin mi başkalarının mı sebep olduğuna inanıyorsunuz?
7. Mükemmel olmadığınız için bazı şeyleri bırakıyor veya bunlara hiç başlamıyor musunuz? 
8. Kendinizi isteklerinizle mi yoksa korkularınızdan kaçarak mı motive ediyorsunuz? 
9. En kötü eleştirmeniniz kendiniz misiniz? Diğer insanlar hakkında sürekli olarak kötü şeyler mi düşünüyorsunuz? 
10. Zihninizin iyi veya kötü sizin gerçekliğinizi yarattığına inanıyor musunuz? 
11. Değişebilme yeteneğinize güveniyor musunuz? 
12. Sizi geçmişiniz mi yönetiyor?
13. Kendi düşüncelerinize değer veriyor musunuz, yoksa düşüncelerinize şüpheyle mi yaklaşıyorsunuz?
14. Boş zamanlarınızı kendinizi suçlu veya rahatsız hissetmeden geçirebiliyor musunuz?
15. Eleştirilere nasıl tepki veriyorsunuz?
16. Bir konu hakkındaki ilk düşünceleriniz genelde olumlu mu olumsuz mu oluyor?
17. Kendi başarılarınızı takdir etmek için zaman ayırıyor musunuz?
18. Vücudunuzu dinliyor musunuz? 
19. Hayatınızda değişmesi gereken şeylere dürüst bir şekilde karar verip bu değişime bugün başlayabiliyor musunuz?
 20. Normal bir günden ne beklersiniz, mucizeler mi engeller mi?









ÖFKEMİZİ YENMEYİ ÖĞRENMEK

Öfke son derece normal bir duygudur; ancak şaşırtıcı bir şekilde her beş insandan birinin öfke yönetimi problemi bulunmaktadır. Bu insanlar öfkelerinin hayatlarına hükmetmesine, yaşam kalitelerini düşürmesine izin verirler. Hayat karşınıza neler çıkarırsa çıkarsın aklınızı doğru şekilde kullanmak istiyorsanız aşağıdaki dört kuralı uygulamanız gerekmektedir. 
1. Öfkenizi Kabullenin
Öfkenizle başa çıkmanın ilk adımı öfkeli olduğunuzu kabul etmektir. Birçok insan öfkesini bastırır ve sonuç olarak da hırçın, keyifsiz ve hatta hasta olur. Çoğu zaman bastırılan öfke surat asma, konuşmak istememe, alaycılık veya önemsememe gibi pasif-agresif davranışlarla dolaylı yoldan kendisine bir çıkış bulur. 
2. Kendinize “Ben Neden Öfkeliyim?” Diye Sorun
Öfke genelde beklentilerimiz karşılanmadığında ortaya çıkar. Bu durum beklentilerimizin çok yüksek olmasından veya daha farklı bir sonuç hak ettiğimizi hissetmemizden kaynaklanabilir. Her halükarda boşa çıkmış beklentiler bize kendimizi çevremiz üzerinde beklediğimizden daha az kontrolümüz olduğunu hissettirebilir ve bunlar doğrudan kendimize duyduğumuz saygıyla ilgilidirler.  Kendileriyle barışık olan insanlar hayal kırıklıklarını soğukkanlılıkla karşılayabilirler; çünkü genelde çevreleri ve sonuçlar üzerinde büyük etkileri vardır. Başka bir deyişle yaptıkları şeylerin olumlu sonuçlar doğurduğuna inanırlar. Kendilerine saygıları daha az olanlar ise yaptıkları şeylerin sonuçlar üzerinde ya çok az etkisi olduğunu ya da hiç etkisini olmadığını düşünürler; dolayısıyla beklentilerine uymayan bir durumda karşılaştıklarında sinirlenmeye daha fazla eğilimlidirler; çünkü bu durum kendi güçsüzlükleriyle ilgili duygularını onaylamaktadır. 
3. Değişmeyi Seçin
Öfkeyi bir itici güç olarak değil de bir başarısızlık olarak görmeyi öğrenin. Öfkenin yıkıcı ifade şeklini bir seçenek olmaktan çıkartırsanız problemlerini başka şekilde çözmeye zorlarsınız kendinizi. Öfkeyi yapıcı davranışlara dönüştürmek de mümkündür. 
4. Kendinizi İfade Edin
İletişim yönünden zayıf olanlar çok kolay sinirlenirler. şiddetli öfke iletişimin tamamen bozulmasının ifadesidir. Öfkeli ve sinirli insanlar kendileriyle pek de barışık olmayan iletişim yönünden zayıf kişilerdir. Diğer insanların görünür başarısızlıklarından, kendilerini ifade edememe beceriksizliklerinden veya duygu ve düşüncelerini çevresindekilere iletememekten dolayı sürekli olarak hayal kırıklığına uğrarlar. Öfkenin kendine güvenli ve saldırgan olmayan bir şekilde ifade edilmesi gerekir .İhtiyaçlarınızı ye problemlerinizi bir çözüm bulmak için karşınızdakine iletin. Abartıdan kaçının! Öfkeli olmak düşüncelerinizi abartılı hale sokar ve sadece kendinize saygınızın azalmasına yol açar: „Bunu asla yapmayacağım... Bu her zaman benim başıma geliyor... Onlardan nefret ediyorum... Bunu çözmek yıllar sürecek...”  James Thurberin sözlerine kulak verelim: “Öfkeyle geçmişe ve korkuyla geleceğe bakmayalım, çevremize farkındalıkla bakalım."

2 yorum:

  1. off müthiş bi sayfa nerdeyse hepsini okudum diyebilirim :) ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. muhteşemdi yaaaaa

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...