Fiziğin
tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar varoluşundan beri nesnelerin
hareketini, değişimlerini ve varoluşunu açıklamaya çalışmıştır. Antik dönemde
bu sadece felsefe ile yapılıyordu. İşte bu “Kuramsal Fizik” böyle doğmuştur.
Daha sonraki dönemlerde ise insanlar deney ve gözlem yaparak, olayları
açıklamaya çalışmıştır. Bu ise “Deneysel Fizik”tir.
Benim kişisel görüşüm şudur ki,
fizik bilimi diğer bütün bilimleri kapsayan, diğer bilimler için de temel bir
bilimdir . Fizik bilimini uygulayamayan bir Nörobiyolog ’un işinde pek de başarılı
olması beklenemez. Çünkü fizik ,doğanın kendisidir ve eğer bu evrende yaşıyorsak
fizik kuralları yaptığımız her şeye karışacak demektir. Fizik böylesinde
önemli ve kapsamlı bir bilim iken, pek çok kişi için fizik dersi bir kâbustur
ancak fiziği sıkıcı yapan felsefi ve kuramsal kısmının pek çok zaman es
geçilmesinin yanında modern fiziğin öğretilmemesidir. . Lisede okuyan bir öğrenciye
fizik biliminin kapsamını sorsanız genellikle size milattan önce bulunmuş fizik
kurallarını kapsayan bir kaç konuyu söyleyecektir ancak gerçek fizik tam olarak
bu değildir. Gerçek fizik bilimi doğadaki her türlü var oluşu, her türlü eylemi
ve olayı açıklamaya çalışan pozitif bir bilimdir. Yani daha pratik konuşacak
olursak fizik bilimi bir gezegenin hareketini de açıklarken, atom çekirdeğinden
daha küçük olan kuantumların hareketini ve diğer süreçlere etkisini de yine
fizik bilimi açıklar. Aslında fizik bilimi kendi kapsamının dışında diğer
bütün bilimleri de tek başına açıklayabilen önemli bir bilimdir. Yazımın başında
da bahsettiğim gibi bir bilim insanı mutlaka fizik bilmelidir.
Fiziğin
bir diğer güzel yanı ise kuramsal fiziktedir. Pek çok kuramsal fizikçi
için bir kalem, bir kağıt ve bir de pergel yeterlidir. Hata pek çok zaman
bunların hepsi gereksizdir. Sadece düşünerek bile kuramsal fizikçi
olabilirsiniz. Fizik, ne diğer bilimler gibi laboratuvar ister ne de başka bir
şey.İşte fiziğin en güzel kısmı budur .
Buna tarihten örnek verecek olursak Kemâlüddîn el-Fârîsî kırınım olaylarını açıklamak için pek çok deney ve gözlem yapmıştır. Bunun yanında ünlü felsefeci Descartes Kemâlüddîn el-Fârîsî’nin deneyler ile ulaştığı sonuçlara sadece düşünerek, hiçbir deney yapmadan ulaşmıştır.
Aynı şekilde günümüze daha yakın bir örnek vermek gerekirse Albert
Einstein’dan örnek verebiliriz. Kendisi hiç laboratuvara girmemiştir. Hatta
ünlü izafiyet kuramını oluşturmaya sadece şu soru ile başlamıştır. “Işık
hızında ilerlerken aynaya baksaydım ne görürdüm?”
İşte aslında fizik bu
kadar basit bir bilim. Sizden tek istediği düşünmeniz!
Kutay Acar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder