BİLİM ŞUUR VE FİZİK ÖTESİ
Klasik bilim fiziksel algılama ile elde edilen bilgilerden oluşur.
Şuurun esasta fiziksel olmadığını işaret eden birçok gösterge vardır. Fiziksel
algılama ile sınırlı kalındığı sürece, bilimin şuurun derin esasları konusunda
fazla bir şey öğrenmesine olanak yoktur. Dolayısıyla, gerçek anlamda bir şuur
bilimi uygun algılama yöntemleri kullanmayı içermelidir, başka bir deyişle
fizik ötesi olanı.
KURAL DIŞI OLAYLARIN İKİ TARAFLI ÖZELLİĞİ
Aslında hiçbir şey kural dışı değildir. Her kural dışı olay iki taraflı
bir ilişkiyi barındırır. Bir yandan üzerinde kuruldukları parametreleri
açıklarken, diğer yandan kendilerini açıklarlar. Bilimdeki kural dışı olaylar
da bu kapsama girer. Bu kural dışı olguların, bilimin esasları hakkında
söyleyecekleri çok yararlı\şeyleri vardır. Ancak, bilimin kural dışı olayları
dediğimizde ne kastettiğimiz konusunda açık olmamız da önemlidir. Genel olarak,
bu, dünyanın nasıl çalıştığı konusundaki normal bilimsel görüşün dışına çıkan
herhangi bir şey için geçerlidir. Bazı kuş, hayvan ve böcek sürülerinin, bir
grup şuuruna uygun davranmaları, bilim açısından kural dışı bir olay olarak
kabul edilebilir. Diğer yandan, pek açık olmayan sebeplerden ötürü, telepati,
prekognisyon,uzaktan şifa ve ölümden sonra yaşam da kural dışı olarak
görülmektedir.
Bu kural dışı olaylardan söz ederken özel bir değerlendirme yapmamız gerekir.
Bilimin ve bilim adamlarının bir şeyi anlamamaları, söz konusu şeyin özde
anlaşılmaz olduğu anlamına gelmemelidir. Ancak, bilim bir şeyi anlayamadığı
sürece, o zaman bilimde değil de o şeyde bir kusur olması gerektiği görüşü
revaçtadır. Kendi sınırlamalarımızı o kural dışı olanın bir özelliğiymiş gibi
gösterecek bir şekilde yansıtmamaya dikkat etmeliyiz. Kural dışı olayların
kanıtları vardır. Bilim adamlarının, bu kanıtları kabul edip etmemelerinin,
kanıtların varlığı veya kalitesi ile çok az ilgisi vardır. Çoğumuzda, bütün
deneyimlerimizi açıklayabilecek yönteme sahip olduğumuza dair bir inanca ihtiyaç
vardır. Bilim, etrafımızdaki dünyayı inandırıcı ve doğru bir şekilde açıklamada
o kadar başarılı olmuştur ki, ister kural dışı bir olay olsun ister olmasın,
karşılaştığımız her şeyi açıkla ya bilme kapasitesini bilime atfetmek cezbedici
bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu cazibeye teslim olma derecemiz, güven ve
kesinlik ihtiyaçlarımızla doğru orantılı olarak değişmektedir. Bizim kesinlik
ihtiyacımız güçlü ise anlamadığımız şeye karşı açık fikirli bir tavır alabilme
olasılığımız azalır. Bu kesinlik ihtiyacımızı bilimin çok başarılı oluşu ile
birleştirdiğimizde, bilimsel dünya görüşünün, zamanımızın hazır ve yerleşmiş
görüşlerini oluşturmasına hiç şaşmamak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder