"Eğer uygulama
veya işlev unsurları açısından hoşa giden ya da son derece dengeli olan bir
forma ulaşılmışsa, orada Altın Sayı'nın bir fonksiyonunu arayabiliriz... Altın
Sayı, matematiksel hayal gücünün değil de, denge yasalarına ilişkin doğal prensibin
bir ürünüdür."
L. Pisano Fibonacci
|
Mısır'daki piramitler,
Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu, ay çiçeği, salyangoz, çam
kozalağı ve parmaklarınız arasındaki ortak özellik nedir?
Bu sorunun cevabı,
Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıda gizlidir.
Fibonacci sayıları olarak da adlandırılan bu sayıların özelliği, dizideki
sayılardan her birinin, kendisinden önce gelen iki sayının toplamından
oluşmasıdır.
Fibonacci Sayıları:
|
0, 1, 1, 2, 3, 5, 8,
13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, ...
|
Fibonacci sayılarının
ilginç bir özelliği vardır. Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya
böldüğünüzde birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13.
sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı) sabitlenir. İşte bu sayı "altın
oran" olarak adlandırılır.
ALTIN ORAN = 1,618
|
233 / 144 = 1,618
377 / 233 = 1,618
610 / 377 = 1,618
987 / 610 = 1,618
1597 / 987 = 1,618
2584 / 1597 = 1,618
377 / 233 = 1,618
610 / 377 = 1,618
987 / 610 = 1,618
1597 / 987 = 1,618
2584 / 1597 = 1,618
İnsan Vücudu ve Altın Oran
Leonardo da Vinci insan vücudundaki ölçüleri
belirlerken altın oranı kullanmıştır.
|
Sanatçılar, bilim adamları
ve tasarımcılar, araştırmalarını yaparken ya da ürünlerini ortaya koyarlarken
orantıları altın orana göre belirlenmiş insan bedenini ölçü olarak alırlar.
Leonardo da Vinci ve Corbusier tasarımlarını yaparken altın orana göre
belirlenmiş insan vücudunu ölçü almışlardır. Günümüz mimarlarının en önemli
başvuru kitaplarından biri olan Neufert'te de altın orana göre belirlenmiş
insan vücudu temel alınmaktadır.
İnsan Bedeninde Altın Oran
Bedenin çeşitli kısımları arasında var
olduğu öne sürülen ve yaklaşık altın oran değerlerine uyan "ideal"
orantı ilişkileri genel olarak bir şema halinde gösterilebilir.
Aşağıdaki şemada yer
alan M/m oranı her zaman altın orana denktir: M/m=1,618
İnsan vücudunda altın
orana verilebilecek ilk örnek; göbek ile ayak arasındaki mesafe 1 birim olarak
kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618'e denk gelmesidir. Bunun dışında
vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir:
Parmak
ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası,
Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu,
Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe,
Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.
Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu,
Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe,
Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.
İnsan Eli
Elinizi derginin sayfasından çekip ve
işaret parmağınızın şekline bir bakın. Muhtemelen orada da altın orana şahit
olacaksınız.
Parmaklarımız üç
boğumludur. Parmağın tam boyunun İlk iki boğuma oranı altın oranı verir (baş
parmak dışındaki parmaklar için). Ayrıca orta parmağın serçe parmağına oranında
da altın oran olduğunu fark edebilirsiniz.
2 eliniz var, iki
elinizdeki parmaklar 3 bölümden oluşur. Her elinizde 5 parmak vardır ve
bunlardan sadece 8'i altın orana göre boğumlanmıştır. 2, 3, 5 ve 8 fibonocci
sayılarına uyar.
İnsan Yüzünde Altın Oran
İnsan yüzünde de birçok altın oran
vardır. Ancak bunu elinize hemen bir cetvel alıp insanların yüzünde ölçüler
almayı denemeyin. Çünkü bu oranlandırma, bilim adamları ve sanatkarların
beraberce kabul ettikleri "ideal bir insan yüzü" için geçerlidir.
Her uzun çizginin kısa çizgiye oranı altın orana denktir. |
Örneğin üst çenedeki ön
iki dişin enlerinin toplamının boylarına oranı altın oranı verir. İlk dişin
genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da altın orana dayanır. Bunlar bir
dişçinin dikkate alabileceği en ideal oranlardır. Bunların dışında insan
yüzünde yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir:
Yüzün boyu / Yüzün genişliği,
Dudak- kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu,
Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası,
Ağız boyu / Burun genişliği,
Burun genişliği / Burun delikleri arası,
Göz bebekleri arası / Kaşlar arası.
Altın Dikdörtgen ve Sarmallardaki Tasarım
Kenarlarının oranı altın orana eşit olan
bir dikdörtgene "altın dikdörtgen" denir. Uzun kenarı 1,618 birim
kısa kenarı 1 birim olan bir dikdörtgen altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgenin
kısa kenarının tamamını kenar kabul eden bir kare ve hemen ardından karenin iki
köşesi arasında bir çeyrek çember çizelim. Kare çizildikten sonra yanda kalan
küçük bir kare ve çeyrek çember çizip bunu asıl dikdörtgenin içinde kalan tüm
dikdörtgenler için yapalım. Bunu yaptığınızda karşınıza bir sarmal çıkacaktır.
İngiliz estetikçi
William Charlton insanların sarmalları hoş bulmaları ve binlerce yıl öncesinden
beri kullanmalarını "Sarmallardan hoşlanırız çünkü, sarmalları görsel
olarak kolayca izleyebiliriz."
diyerek açıklar.
Temelinde altın oranı
yatan sarmallar doğada şahit olabileceğiniz en eşsiz tasarımları da
barındırırlar. Ayçiçeği ya da kozalak üzerindeki sarmal dizilimler bu konuda
verilebilecek ilk örneklerdir. Yüce Allah'ın kusursuz yaratışının ve her
varlığı bir ölçü ile yarattığının bir örneği olan bu durumun yanı sıra birçok
canlı büyüme sürecini de logaritmik sarmal formunda gerçekleştirir. Bunun
sarmaldaki yayların daima aynı biçimde olması ve yayların büyüklüğünün
değişmesine karşın esas şeklin (sarmal) hiç değişmemesidir. Matematikte bu
özelliğe sahip başka bir şekil yoktur.
Deniz Kabuklarındaki Tasarım
Bilim adamları deniz dibinde yaşayan ve
yumuşakça olarak sınıflandırılan canlıların taşıdıkları kabukların yapısını
incelerken bunların formu, iç ve dış yüzeylerinin yapısı dikkatlerini
çekmiştir:
"İç yüzey
pürüzsüz, dış yüzeyde yivliydi. Yumuşakça kabuğun içindeydi ve kabukların iç
yüzeyi pürüzsüz olmalıydı. Kabuğun dış köşeleri kabukların sertliğini artırıyor
ve böylelikle, gücünü yükseltiyordu. Kabuk formları yaratılışlarında kullanılan
mükemmellik ve faydalarıyla hayrete düşürür. Kabuklardaki spiral fikir mükemmel
geometrik formda ve şaşırtıcı güzellikteki 'bilenmiş' tasarımda ifade
edilmiştir."
Yumuşakçaların pek çoğunun sahip olduğu
kabuk logaritmik spiral şeklinde büyür. Bu canlıların hiçbiri şüphesiz
logaritmik spiral bir yana, en basit matematik işleminden bile habersizdir.
Peki nasıl olup da söz konusu canlılar kendileri için en ideal büyüme tarzının
bu şekilde olduğunu bilebiliyorlar? Bazı bilim adamlarının "ilkel"
olarak kabul ettiği bu canlılar, bu şeklin kendileri için en ideal form olduğunu
nereden bilmektedirler? Böyle bir büyüme şeklinin bir şuur ya da akıl olmadan
gerçekleşmesi imkansızdır. Bu şuur ne yumuşakçalarda ne de -bazı bilim
adamlarının iddia ettiği gibi- doğanın kendisinde mevcuttur. Böyle bir şeyi
tesadüflerle açıklamaya kalkışmak çok büyük bir akılsızlıktır. Bu ancak üstün
bir aklın ve ilmin ürünü olacak bir tasarımdır.
Biyolog Sir D'Arcy
Thompson uzmanı olduğu bu tür büyümeyi "Gnom tarzı büyüme" olarak
adlandırılmıştı. Thompson'ın bu konudaki ifadeleri şöyledir:
"Bir deniz
kabuğunun büyüme sürecinde, aynı ve değişmez orantılara bağlı olarak
genişlemesi ve uzamasından daha sade bir sistem düşünemeyiz. Kabuk ...giderek
büyür, fakat şeklini değiştirmez."
Birkaç santimetre çapındaki bir
nautilusta, gnom tarzı büyümenin en güzel örneklerinden birini görmek
mümkündür. C. Morrison insan zekası ile bile planlaması hayli güç olan bu
büyüme sürecini şöyle anlatır:
"Nautilus'un
kabuğunun içinde, sedef duvarlar ile örülmüş bir sürü odacığın oluşturduğu
içsel bir sarmal uzanır. Hayvan büyüdükçe, sarmal kabuğunun ağız kısmında, bir
öncekinden daha büyük bir odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı bir sedef
tabakası ile örterek daha geniş olan bu yeni bölüme ilerler."
Kabuklarındaki farklı
büyüme oranlarını içeren logaritmik sarmallara göre diğer deniz canlıları
bilimsel adlarıyla şöyle sıralanabilir:
Haliotis Parvus, Dolium
Perdix, Murex, Fusus Antiquus, Scalari Pretiosa, Solarium Trochleare.
Bugün fosil halinde
bulunan ve Amonitlerde logaritmik sarmal şeklinde gelişen kabuklar taşırlar.
Hayvanlar dünyasında
sarmal formda büyüme sadece yumuşakçaların kabukları ile sınırlı değildir.
Özellikle Antilop, yaban keçisi, koç gibi hayvanların boynuzları gelişimlerini
temelini altın orandan alan sarmallar şeklinde tamamlarlar.
İşitme ve Denge Organında Altın Oran
İnsanın iç kulağında
yer alan Cochlea (Salyangoz) ses titreşimlerini aktarma işlevini görür. İçi
sıvı dolu olan bu kemiksi yapı, içinde altın oran barındıran _=73 derece 43´
sabit açılı logaritmik sarmal formundadır.
Mikrodünyada Altın Oran
Geometrik şekiller
sadece üçgen, kare veya beşgen, altıgen ile kısıtlı değildir. Bu saydığımız
şekiller değişik şekillerde de biraraya gelerek yeni üç boyutlu geometrik
şekiller oluşturabilirler. Bu konuda ilk olarak küp ve piramit örnek olarak
verilebilir. Ancak bunların dışında, günlük hayatta hiç karşılaşmadığımız hatta
ismini dahi ilk defa duyduğumuz tetrahedron (düzgün dört yüzlü), oktahedron,
dodekahedron ve ikosahedron gibi üç boyutlu şekillerde vardır. Dodekahadron 13
tane beşgenden, ikosahedron ise 20 adet üçgenden oluşur. Bilim adamları bu
şekilleri matematiksel olarak birbirine dönüşebileceğini ve bu dönüşümün altın
orana bağlı oranlarla gerçekleştiğini bulmuşlardır.
Kepler, düzgün çok yüzlüleri iç içe geçmiş şekilde gösteren ve bu düzen ile Güneş Sistemi arasındaki bağlantıyı araştıran şemalar geliştirmiştir. (J. A. West & J. G. Toonder, The Case for Astrology, Penguin Books, 1970)
Kar Kristallerinde Altın Oran
Altın oran kristal
yapılarda da kendini gösterir. Bunların çoğu gözümüzle göremeyeceğimiz kadar
küçük yapıların içindedir. Ancak kar kristali üzerindeki altın oranı
gözlerinizle göre bilirsiniz. Kar kristalini oluşturan kısalı uzunlu
dallanmalarda, çeşitli uzantıların oranı hep altın oranı verir.
Uzayda Altın Oran
Evrende, yapısında
altın oran barındıran birçok spiral galaksi bulunur.
Fizikte de Altın Oran....
Fibonacci dizileri ve
altın oran ile fizik biliminin sahasına giren konularda da karşılaşırız:
"Birbiriyle temas halinde olan iki
cam tabakasının üzerine bir ışık tutulduğunda, ışığın bir kısmı öte yana geçer,
bir kısmı soğurulur, geriye kalanı da yansır. Meydana gelen, bir, 'çoklu
yansıma' olayıdır. Işının tekrar ortaya çıkmadan önce camın içinde izlediği
yolların sayısı, ışının maruz kaldığı yansımaların sayısına bağlıdır. Sonuçta,
tekrar ortaya çıkan ışın sayılarını belirlediğimizde bunların Fibonacci
sayılarına uygun olduğunu anlarız."
Doğada birbiriyle
ilişkisiz canlı veya cansız pek çok yapının belli bir matematik formülüne göre
şekillenmiş olması onların özel olarak tasarlanmış olduklarının en açık
delillerinden biridir. Altın oran, sanatçıların çok iyi bildikleri ve
uyguladıkları bir estetik kuralıdır. Bu orana bağlı kalarak üretilen sanat
eserleri estetik mükemmelliği temsil ederler. Sanatçıların taklit ettikleri bu
kuralla tasarlanan bitkiler, galaksiler, mikroorganizmalar, kristaller ve
canlılar Allah'ın üstün sanatının birer örneğidirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder