ABD’de yaşayan fizikçi ve fütürist Michio
Kaku’yla yaptığımız röportajda, ona ilkin İstanbul’a dair
izlenimlerini sordum. “Geldiğim için çok mutluyum” dedi, olanca Japon
zarafetiyle. Ve devam etti: “Birincisi, buraya adım atar atmaz yüzümde adeta
tarihin nefesini hissettim ve bu şehrin üç büyük imparatorluğun başkenti
olduğunu hatırladım. İkincisi, burada ülkenizi geleceğe taşıyacak genç ve çok
enerjik bir nüfusun yaşadığını fark ettim. Üçüncüsü, sanıyorum internetin ve
teknolojik ilerlemelerin de etkisiyle 21’inci yüzyıla hazır olduğunuzu gördüm.
Umuyorum ki siz önünüzdeki örnekleri iyi inceleyecek ve muhtemelen Batı’nın
hatalarını tekrar etmeyeceksiniz.” Sonrasını pek hatırlamıyorum. Çılgın bir
bilimkurgu filminin içine kaçmış gibiydim ama halimden de gayet memnundum.
Sohbetimiz sırasında Kaku’nun olağanüstü enerjisine mi, dünyamızın geleceğine
dair iyimser teorilerine mi, bugüne dek hep paranormalin sınırları içinde
saydığım bazı olguların gayet fiziksel ve bilimsel olduğuna beni kolayca ikna
edebilme becerisine mi; nesine şaşıracağımı, nesine hayran olacağımı bilemedim.
Ve içimden sürekli olarak şu dileği tekrarladım: “N’olur haklı çıksın ve bu
dediklerinin hepsi bir an önce gerçekleşsin!”
Size “Yaşayan en zeki insan”
diyorlar. Bu tür nitelemelerden hoşlanmadığınızı biliyorum ama yine de şunu
sormak istiyorum: Diğer insanlardan daha zeki olmak insana belli bazı
sorumluluklar yüklüyor, öyle değil mi?Sonuçta birçok gencin rol modelisiniz.
Keşke bilim adamları ve
mühendisler hep genç insanların rol modeli olabilse... Bilim ilerlemenin,
zenginleşmenin tek aracı aslında ve sırf bu yüzden bile gençleri bu yola teşvik
etmek zorundayız. Ayrıca haklısınız, bilim adamlarının üzerlerinde çok büyük
sorumluluklar var, hepimiz icatlarımızın barışçıl amaçlarla kullanılmasını
sağlamalı ve gençleri bilime yönlendirmeliyiz. Usanmadan, yorulmadan davet
edildiğim her televizyon programına katılmamın sebebi bu.
Bilimin barışçıl amaçlarla
kullanılmasından bahsettiniz...
Umarım ileri teknolojimiz daha
barışçıl bir dünya inşa etmemizi de sağlar. İnterneti bu açıdan çok
önemsiyorum; iktidar sahibi olmayanların güçlenmesini, dünyanın günün birinde
gerçek anlamda demokrasiyle yönetilmesini sağlayacak bir güç çünkü. O zaman
artık savaş falan da olmayacak. Demokrasinin demokrasiyle savaşmasına gerek
olmaz ki. Geçmişin bütün savaşları krallar, kraliçeler, imparatorlar,
diktatörler arasında gerçekleşti. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi,
bana birbiriyle savaşan iki demokratik toplum gösterebilir misiniz?
‘FİZİKÇİYSEM, SEBEP EINSTEIN’DIR’
Gösteremem sanırım. Az önceki
soruma bir ek olarak; küçükken rol modelleriniz kimlerdi?
Benim için herkes bir yana,
Albert Einstein bir yanaydı. Öldüğünde gazeteler en büyük teorisini
tamamlayamadan göçüp gittiğini yazmıştı.
Neydi o teori?
“Her Şeyin Kuramı”nı duymadınız
mı? Var olan tüm fiziksel teorileri ve olguları birbirine bağlayan kuram... Bu,
beni resmen büyülemişti. Fizikçi olduysam eğer, sebep Albert Einstein’dır.
Birçok projeniz, icadınız var.
En önemli olanlar hangileri, düşündünüz mü? “İnsanlık için vazgeçilmez”
denebilecek birkaç projenizi sorabilir miyim?
Az önce konuştuğumuz şey benim
şimdilik en önemli çalışmam ve tek hedefim. Einstein’ın bilinen bütün fiziksel
olguları tek bir denklemde biraraya toplayacak “birleşik alan” rüyasını onun
yerine ben gerçekleştirmek istiyorum. Biliyorsunuz, “sicim alanı kuramı” ve
“süpersicim kuramı”nın kurucularındanım.
“Nedir” diye sormalıyım aslında
ama anlayamazsam diye korkuyorum...
Sicim kuramı, “her şeyin
kuramı”na en yakın yerde duran bir şeydi. Şimdi üzerinde çalıştığım “süpersicim
kuramı” ise parçacıkları ve temel kuvvetleri çok küçük süpersimetrik sicimlerin
titreşimleri şeklinde
modelleyerek onları tek bir
kuramda anlatmayı amaçlayan cüretkâr bir deneme. Umuyorum, bu kuramın bazı
bölümlerini önümüzdeki dönemde İsviçre’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda
test etme fırsatı bulacağız.
‘BİLGİSAYAR ÇİPLERİNİ 3-5 KURUŞA ALACAĞIZ’
Anlamamaya devam ediyorum... O
nedir peki?
Avrupa Nükleer Araştırma
Merkezi CERN’in dev projesi. Yüksek enerjili parçacık fiziği deneyleri
yapılmasına imkân veren olağanüstü mekân.
Peki, konuyu biraz
değiştiriyorum. Einstein’ın Evreni, Einstein’ın Düşleri, Geleceğin Fiziği,
İmkânsızın Fiziği... Bugüne kadar birçok kitap yazdınız. Şimdi ne üzerine
çalışıyorsunuz?
Şubatta çıkacak “Zihnin
Geleceği” bence çok önemli bir kitap. Bilimin bugüne kadar çözmeyi başaramadığı
iki şeyden birini araştırıyorum, insan zihninin tabiatını...
Çözemediğimiz öteki şey nedir?
Evrenin yaradılışı.
Peki bütün bu bana acayip soyut
ve anlaşılmaz gelen konuları bir yana bırakıp normal hayata dönersek,
çalışmalarınız bizi somut olarak nasıl etkileyecek; sağlık, ulaşım, mimari gibi
konularda neler değişecek?
BBC ve Discovery Channel için bir dizi program hazırlarken
dünyanın önde gelen 300 fütüristiyle görüşme fırsatı bulmuştum.
Onlardan öğrendiklerimi ve elbette kendi tahminlerimi Geleceğin Fiziği
kitabımda uzun uzun anlattım. Oradan birkaç örnek vereyim isterseniz. Mesela
bilgisayar çiplerini yakında 3-5 kuruşa satın alabileceğiz.
Bu neye yarayacak?
Çok basit, “bilgisayar”
kelimesini artık kullanmayacağız, çünkü bilgisayarlar tümüyle ortadan kalkacak
ve o çipler herkesin ulaşabileceği ve her türlü cihazda kullanılabilir hale
gelecek.
Size son sorum şu: Geleceği
görebilmiş bilimkurgu yazarları vardı geçmişte. Günümüzün Jules Verne’leri
kimler sizce?
Jules Verne ne kadar da
şaşırtıcı geliyor size, değil mi? 1860’ta yazdığı bir romanda 1960’ın Paris’ini
tüm ayrıntılarıyla olduğu gibi anlatmıştı. Tahminlerinin hepsi şaşmaz bir
doğrulukla gerçekleşti. Kitabında camdan gökdelenler, benzinle çalışan
otomobiller, faks makineleri ve bugünün internetini çok andıran bir yapı vardı.
Ama biliyor musunuz, ben bunlara hiç şaşırmıyorum. Verne’in 100 yıl sonrasını
görebilmesi bence çok normaldi, doğaüstü bir yanı yoktu. Sonuçta sürekli bilim
kitapları okuyor, bulabildiği her bilim insanıyla sohbet ediyordu.
Tıpkı sizin gibi...
Bir bakıma öyle... Sonuçta,
Geleceğin Fiziği’ni yazarken stratejim aynısıydı.
Zihin gücüyle
çalıştırabileceğimiz bilgisayarlarımız olacak mı gerçekten?
“Zihnin Geleceği”nde bunu
anlatıyorum. Gelecekte bilgisayarlar aracılığıyla telepati, telekinezi, bellek
temizliği, hatıra aktarımı, düşünce kaydı hatta rüya görüntüleme mümkün
olabilecek. İnsan zihninin bu gibi yetileri henüz en ilkel formunda ama yakında
sadece düşüncelerimiz aracılığıyla bilgisayarları kontrol etmeye başlayacağız.
Bir odaya gireceğiz mesela ve bir çekmecede duran bilgisayar çipine zihnimizle
istediklerimizi yaptırabileceğiz. Anlayacağınız, The Matrix filmi hiç de o
kadar uzakta değil.
Ben bu telekinezi meselesine
takıldım. Sizce insan beyni hakikaten nesneleri hareket ettirebilir mi?
Elbette. Siz korku filmlerini
falan dü şü nü yor su nuz ama ben size işin gerçeğini anlatayım. Vücutları
tamamen felç olmuş bazı insanların beyinleri artık bilgisayara bağlanabiliyor.
Her şeyi yapamıyorlar belki ama e-postalarını okuyabiliyor, yakınlarına mesaj
yazabiliyor, video oyunları oynayıp bazı mutfak cihazlarını kullanıyor ve
tekerlekli iskemlelerini kendi kendilerine yürütebiliyorlar. Daha doğrusu siz
bilgisayarda ne yapıyorsanız, onlar da aynısını yapabiliyor. Size tuhaf geliyor
biliyorum ama değil aslında. Bu insanların beyinleri normal birer kol gibi
hareket edebilen kompütarize mekanik kollara bağlanabiliyor mesela. Bilgisayar
günün birinde kırık omuriliği devre dışı bırakarak onun yerini alacak ve o
zaman bu insanlar yeniden yürüyebilecek. Görüyor musunuz, Iron Man efsanesinin
gerçeğe dönüşmesi an meselesi.
‘İNSAN ÖMRÜ 2 KATINA ÇIKACAK’
Anlattıklarınıza bayıldım Bay
Kaku, lütfen beni şaşırtmaya devam edin...
Akıllı duvar kâğıtlarından söz
edeyim o halde size. Başınız dertte ve şöyle sağlam bir tavsiyeye ihtiyacınız
var diyelim; duvarla konuşmanız yetecek. Dost bir görüntü belirecek duvarda ve
her türlü tıbbi ya da hukuki sorunuzu cevaplayacak. Hem de tek kuruş talep
etmeden, bedavaya... Bu söylediğim çok önemli bir şey, sağlık ve hukuk
sektörlerinde devrim anlamına geliyor. Televizyon gibi bir şeyden
bahsetmiyorum, duvarda beliren bu görüntüler dünyanın bilgisine ulaşabilecek
kadar akıllı ve maharetli olacak çünkü.
Sağlıkla ilgili başka ne gibi
iyi haberleriniz var?
İç organlarınız eskidiğinde
yenilerini sipariş edebileceksiniz. Hem de bizzat kendi hücrelerinizden
üretilmiş olarak. Yabancıdan değil yani... Zaten günümüzde burun, cilt, kan
damarı, kalp kapakçıkları falan üretebiliyoruz. Yakında karaciğer de
üretebileceğiz. Böylece “organ yetersizliği” terimi tıp literatüründen
silinecek. Yaşlanma sürecinin müsebbibi olan genler de yavaş yavaş bulunuyor.
Dolayısıyla daha uzun yaşayacağız.
Peki yaşlanma tamamen
durdurulacak mı?
Mayadan örümceğe ve diğer
böceklere, farelere, tavşanlara, köpeklere ve kedilere hatta maymunlara kadar
birçok hayvanın ömrünü laboratuvar ortamında 2 katına çıkarmayı başardık. Daha
az yiyip daha uzun yaşıyorlar. Bilim insanları şimdi kalori kısıtlamasının
niçin canlıların ömrünü uzattığını bulmaya çalışıyor. Gene de yaş lan - ma yı
dur dur ma nın ke sin bir yo lu he nüz yok. Ama bel ki to run la rı mız 30 yaşına
geldikten sonra hep o yaşta kalabilirler, kim bilir...
Aşk ve cinsel arzular
“Günümüzde neredeyse isteyen
herkes çocuk sahibi olabiliyor. Bu durumda evrim nihayetlendi mi yani? Bence
hayır. Bazı şeyler hiç değişmeyecek. Mesela evrim hep ama hep devam edecek ve
sekste ne gibi büyük değişiklikler olursa olsun, insanlar gelecekte de sağlıklı
partnerler aramayı sürdürecek. Ama işe bakın ki aradıklarının ‘güzellik’ ve
‘çekicilik’ olduğunu sanacaklar. Evrimsel psikolojiye göre, şu hayatta
cinsellikle alakalı olarak tek istediğimiz sağlıklı partnerlerle birlikte
olabilmek. Biz farkında değiliz ama bu böyle. Ve mesela güzellik sadece
karşımızdaki insanın ne kadar sağlıklı olduğunu kestirme yoldan algılamamızın
bir yolu. Birini güzel buluyorsak, onun sağlıklı olduğunu da sezmişizdir.
Diyelim ki cuma gecesi bir barda içerken çaktırmadan çevrenizdeki insanları
süzüyorsunuz. Amacınız beğeneceğiniz birini bulmak ve geceyi hatta sonraki
zamanları yalnız geçirmemek. Fakat hoşunuza giden kişiye çarçabuk kan testi
yapacak haliniz yok. Peki yeni tanıştığınız birinin sağlıklı olup olmadığını
anlamanın sağlam bir yolu geliyor mu aklınıza? Cevabı ben vereyim: Binlerce,
milyonlarca yılın ustalaştırdığı görme yetinizi kullanıyor ve o kişiye dikkatle
bakıyorsunuz. Bilerek değil, tamamen içgüdüsel olarak... Evrimsel psikolojiye
göre, siz karşınızdaki kişinin güzelliğini yahut fiziksel kondisyonunu
gördüğünüzü sanıyorsunuz ama aslında onun vücudundaki östrojen ya da
testosteron seviyesini ölçüyorsunuz. Östrojenin belli bazı işaretleri vardır
mesela: İri gözler, küçük çene ve kalın dudaklar... Aynısı testosteron için de
geçerlidir: Vücudundaki testosteron seviyesi yüksekse, o kişinin boynu kalın,
çenesi sert ifadeli ve sesi biraz boğuk olur. Tabii bunlar aynı zamanda kişinin
sağlıklı olduğunu, bağışıklık sisteminin iyi çalıştığını da gösterir. İşte biz
bilmeden birbirimize sürekli bu gibi testleri yapıp dururuz.”
Kaku'nun uçan otomobili
İcadınız olan şu uçan
otomobiller, bir gün yaygınlaşacak mı?
Uçan otomobiller bugün çok
pahalı ve korkunç benzin tüketiyor. Dolayısıyla henüz sadece zenginlerin
kullanabileceği şeyler. Fakat gelecekte, maliyetler düştükçe, halkın
kullanabileceği nesneler haline gelecek. Bu biraz zaman alacak... Fakat size
bir iyi haberim var: 2020’den itibaren otomobiller sürücüsüz çalışacak. Bu da
otomobil kazalarının minimuma inmesi demek oluyor. Üstelik biraz daha ötesinde,
“transportation” yani ulaşımın yerini “teleportation” yani ışınlanma alacak.
Böylece hep bilimkurgu filmlerinde görmeye alıştığımız sahneleri gerçek hayatta
yaşayabileceğiz.
New York Kent Üniversitesi’nde görev yapan dâhi fizikçi, fütürist ve
yazar Michio
Kaku, İstanbul’a gelmesinin nedeni olan 13. Perakende Günleri
kapsamında yaptığı konuşmada, 2030’da dünyanın neye benzeyeceğini anlattı ve
hem bireysel yaşamlarımızı hem de iş dünyasını yeniden biçimlendirecek akıl
almaz bilimsel öngörülerde bulundu. O yüzden Kaku hakkında birkaç ekstra bilgi
vermenin tam zamanı...
- Bilim dünyasında “Yaşayan en
zeki insan” olarak gösteriliyor.
- Geleceğe ilişkin öngörüleri
bilimi iş dünyasının hizmetine sunuyor.
- Harvard Üniversitesi Fizik
Bölümü’nden birincilikle mezun oldu
- Henüz lisede okurken evinin
garajında atom parçalayıcı yaptı.
- Einstein’ın bitiremediği,
evrendeki her şeyi açıklayan Birleşik Alan Teorisi’ni çözdü.
- Yazdığı popüler bilim kitaplarının
her biri çok satan listelerine girdi.
- Hep 30’unda kalan insanlardan
akıllı kâğıtlara, yakın gelecekte bizleri nelerin beklediğinin en önemli
habercisi.
En zeki adamdan geleceğe
- Hayatımıza 2020’de sürücüsüz
otomobiller, daha sonra da şu an test sürüşü devam eden uçan otomobiller
girecek.
- Bilgisayarlar kontakt
lenslerimizde saklı olacak. Salt zihin gücüyle bilgisayar kullanabileceğiz ve
tek bir göz kırpışıyla fotoğraf çekecek, alışveriş edebileceğiz.
- Paranormal yetiler sandığımız
telepati, telekinezi, bellek temizliği, hatıra aktarımı, düşünce kaydı ve rüya
görüntüleme, pek yakında mümkün olacak.
- Herkesin sadece duvardaki bir
düğmeye dokunarak ulaşacağı sanal hekimi, hukuk uzmanı olacak.
- Eskidikçe iç organlarımızı
yenileyebileceğiz.
- İnsan ömrü iki katına çıkacak
ve torunlarımız hep 30 yaşında görünecek.
-Arzularımızın doğası
değişmeyecek ama sanal seks yapabileceğiz
‘İnternete kontakt lenslerle bağlanacağız’
Neden bilgisayarlar ve diğer
akıllı teknolojik cihazlar her geçen yıl daha güçlü, daha hızlı ve daha
“çekici” oluyorlar?
Bilgisayar çipleri Moore
Yasası’na uygun şekilde gelişiyor.
Nedir o Moore Yasası dediğiniz
şey?
Hardware üreticisi Gordon Moore
1965’te bilgisayarların 18 ayda bir, iki katı güçleneceğini öne sürmüştü. Haklı
çıktı ve bu yüzden tarihe geçti.
Peki sizin ideal
bilgisayarınızı tarif eder misiniz?
Tıpkı elektrik gibi,
görülmeyen, işitilmeyen, varlığı fark edilmeyen bir şey benim ideal
bilgisayarım. Elektrik görünmezdir ama aynı zamanda her yerdedir. Tıpkı yarının
bilgisayarları gibi. Gelecekte bilgisayarımızın bizim arzu ettiğimiz bir işlemi
yapması için ellerimizi havada sallamamız yetecek.
Başka?
İnternet erişimini kontakt
lensleriniz aracılığıyla yapacaksınız. Bir göz kırpışta online olmak harika bir
şey, değil mi? Bir göz kırpışta alışveriş etmek, bir diğer göz kırpışta
fotoğraf çekmek... Bir partide ilginizi çeken birini mi gördünüz? Birilerine
sormanıza ya da eve gidip uzun uzun araştırmanıza gerek yok, kim olduğunu,
geçmişte neler yaptığını ve daha birçok şeyi daha o kişiyi görür görmez
öğrenebileceksiniz. Çince konuşan biri size bir şey mi soruyor, merak etmeyin,
söyledikleri derhal alt yazıyla sizin dilinize çevrilecek. Sırf insanlar değil
nesneler için de geçerli bu anlattıklarım. Her şey hakkında her türlü bilgiye beklemeden
ulaşabileceksiniz. Haritalar, biyografiler, senaryolar, fotoğraflar, gazeteler
kontakt lensinizde depolanacak. Ve eğitim, turizm, siyaset, alışveriş, ordu, ne
bileyim aktörlük, müzisyenlik; gelecekte hiçbir şey aynı kalmayacak.
Kulağa inanılmaz geliyor,
hikâye gibi...
Ama gerçek. Daha da güzeli var
aslında, eşinizle, sevgilinizle, ne bileyim iş arkadaşınızla sadece kontakt
lensiniz aracılığıyla bağlantı kurabilecek, sanal seks yapabileceksiniz. Her
an, her yerde... Ve isterseniz, sizin gördüğünüzü o görecek yahut onun
işittiğini siz işiteceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder