31 Mayıs 2013 Cuma

21.yy Senaryoları-2

Biyonik Gözler: 2035. Şu an teknolojimiz zaten kör insanlara çok limitli de olsa görüş sağlanabiliyor. 2020'li yıllarda normal görüşü üretebiliyor olacağız ancak 2035 yılında insan gözünden çok daha iyi gören, Kızılötesi ve Morötesi dalgaları da algılayabilen biyonik gözler üretilebilecek. Çok daha yüksek çözünürlükte bir görüşe sahip olacağız. Bu yenilik sadece gözlerde değil, tüm organlarda olabilecek. Şu anki organlarımızdan daha iyi çalışan organlar 2035 yılında mevcut olacak.
Ölümsüzlük : 2040 - Bir önceki madde aslında bunun cevabı. Gelişen genetik bilimi, insan organlarının laboratuvarlarda üretilmesi ile birlikte ölümsüzlük hayal olmaktan çıkacak. İngiliz Bilim Adamı Aubrey De Grey, 2040'lı yıllarda %50 ihtimalle yaşlanmayı durdurmayı bulmuş olacağız diyor. Time Dergisi 2045 yılında ölümsüzlüğün yaygınlaşacağını iddia ediyor.
Evlerde Quantum Bilgisayarı : 2037 - İlk gerçek Quantum Bilgisayarları 5 ila 10 yıl arasında gerçek olacak, 2037 yılında da evlerimize girecek. Peki bu bize ne sağlayacak. Şu anki evimizde olan bilgisayar sistemlerinin hayal bile edemeyeceğimiz kadar hızlanmasını sağlayacak, İyice küçülen ve enerji verimliliği artan quantum bilgisayarlar vücudumuza entegre olacak Sanal Gerçekliğin hayatımıza iyice girmesini sağlayacak. Biyonik Gözler ile entegre olduğunda olabilecekleri hayal edin..

30 Mayıs 2013 Perşembe

21.yy Senaryoları-1

Masdar Şehrinin Tamamlanması - 2025: Abu Dhabi'de yapılan geleceğin şehri Masdar 2025 yılında tamamlanacak. Tamamen yeşil enerji ile beslenecek olan şehirde Karbon hiç olmayacak. Şehirin tüm atıkları ve suları %100 geri dönüşümlü olacak. Toplam 20 Milyar dolara mal olacak proje 6 kilometrekarelik bir alanda 50.000 kişiye ev sahipliği yapacak.
Ucuz, Yeşil Enerji - 2016 - Artan petrol fiyatları 2016 yılında rüzgar enerjisinin petrolden daha ucuz olmasını sağlayacak. 2020'li yıllarda rüzgar enerjisi evlere girecek.
Helyum 3 Madenciliği - 2020 - Rusya 2020 yılından itibaren Ay'da Helyum3 arayıp çıkartacağını açıkladı. Helyum3'ü Ay'da çıkartıp Dünya'ya getirmenin maliyeti ton başına yaklaşık 4 milyar dolar olacak. Ancak nükleer füzyon reaktöründe kullanılacak olan Helyum3 parasını fazla fazla çıkartacak.

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesi açıklandı


Türkiye'nin En Yenilikçi ve Girişimci 50 Üniversitesi




Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesi açıklandı.Sıralamada 50 üniversiteden 35'inin devlet üniversitesi olması dikkat çekti.



Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca bu yıl ilk kez kez açıklanan Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesi sıralamasında Sabancı Üniversitesi  birinci olurken ODTÜ, Bilkent, Özyeğin ve İTÜ ilk 5 içinde yer aldı.


Ülke genelinde yer alan 168 üniversiteden 42 tanesi değerlendirme dışı kalırken, 126 üniversite endekse girebilmek için yarıştı.

Hiç bir üniversite 100 tam puana ulaşamazken, Sabancı Üniversitesi 84 puanla birinci oldu.

Sıralamada ODTÜ 83 puanla ikinci olurken, Galatasaray Üniversitesi ile Abant İzzet Baysal Üniversitesi 22 puanla endeksin son sıralarında yer almayı başardı. 





AY NASIL OLUŞTU?
Kesin olarak nasıl oluştuğu milyarlarca yıl öncesine dönüp gözlem yapmak mümkün olmadığı için “bilinmeyen” dünyamızın uydusu ayın nasıl oluştuğuna dair çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Zira astronom ve gezegen bilimcilerin yaptığı araştırmalar, binlerce yıldır insanoğlunun ilgisini çeken uydumuz ayın 4-4,5 milyar yıl önce oluştuğunu ortaya çıkarmaktadır. Güneş Sisteminin gençlik yıllarında oluşum sürecine başlayan ay, tıpkı dünyamız gibi birçok değişim evresi geçirmiş ve günümüzdeki halini almıştır. Milat öncesi dönemde onlarca farklı medeniyetin ilgisini çeken ve hareketlerinin “periyodik” olduğu fark edilerek zamanın hesaplanması için bir referans olarak kabul edilen ay; kehanetleriyle Mayalar, Sümerler, Babiller, Eski Mısırlılar, Çinliler ve erken Mezopotamya uygarlıkları tarafından yakından gözlemlenmiştir. Ayın oluşumuna dair gerçek anlamda “oldukça farklı ve çeşitli” teoriler bulunsa da, genel olarak ayın oluşumuna dair ortaya atılan kuramlardan dördü genel kabul görmüştür.
Dev Çarpma Teorisi
Belki de dünya genelinde ayın nasıl oluştuğuna dair en genel kabul gören kuram, “dev çarpma” teorisidir. Aralarında çok farklı bilim dallarında araştırma yapan bilim adamlarının da bulunduğu geniş bilim çevrelerinin ortak görüşü, ayın bir çarpışma sonucunda dünyadan koptuğu yönündedir. Bu düşünce ilk bakışta mümkün değilmiş gibi görünse de, dev çarpma teorisinde bahsi geçen ve dünyamızdan “ay büyüklüğünde” bir parça kopmasına neden olan cismin Mars büyüklüğünde olduğu öngörülmektedir. Mars gezegeni kadar büyük bir gökcismi ile dünyamızın çarpışması, insan hayal gücünün dahi kavramak için yeterli olmayacağı büyüklükte kozmik bir olayın gerçekleşmesine neden olmuş olabilir. Bu kuram, dünyamızın güneş etrafındaki yörüngesinin açısal momentumunu ve ayı çekirdeğinin çok küçük olmasını açıklayabildiği için genel olarak kabul görmektedir.

KARA DELİKLER



Kara delik adayı: “Astronomik” ya da yıldız kökenli kara delikler Güneş’imizden 8-50 kat büyük kütleli yıldızların çökmeleriyle oluşuyor. Wolf-Rayet türü bu yıldızlar ancak birkaç milyon yıl yaşayabiliyorlar ve kısa ömürleri süresince dış katmanlarının bir bölümünü güçlü rüzgârlarıyla uzaya saçıyolar. Merkezlerindeki hidrojen yakıtı demire kadar evrilip çekirdek tepkimeleri durunca,dengelenemeyen muazzam kütle çekimi nedeniyle yıldız çökerek bir kara delik oluşturuyor. Kara deliğin “tekillik” denen
merkezi, içinde bildiğimiz fizik kurallarının
geçerliliğini yitirdiği, matematiksel bir nokta
büyüklüğünde, sonsuz yoğunlukta bir uzay
bölgesi. içinden ışığın bile kaçamayacağı
kadar güçlü bir kütleçekim alanının
oluşturduğu “olay ufku” ile çevrili. On Güneş
kütlesinde bir kara deliğin olay ufku çapı
yalnızca 60 km.

Kara delikler büyük çekim kuvvetleriyle etraflarında ne
bulurlarsa silip süpüren doymak bilmez canavarlar. ikili yıldız
sistemlerinde oluşan bir kara delik, kısa sürede eşinden
madde çalmaya başlar. Kara deliğin olay ufku çevresinde bir
“kütle aktarım diski” oluşturan gaz, ufkun içine dalıp tekillikte
yok olmadan önce çok yüksek sıcaklıklara kadar ısınarak
X-ışınları yayar. Kara deliklerin varlıklarından ancak bu
şekilde, çevreleri üzerindeki şiddetli etkilerini gözleyerek
haberdar olabiliriz.

12 Mayıs 2013 Pazar

ÇALIŞMA BECERİLERİ


NASIL DERS ÇALIŞILMALI

Aşağıdaki 20 kuralın çoğunu muhtemelen bir yerlerde okumuşsunuzdur; ancak çalışırken bunların kaçını uyguluyorsunuz? Bu maddeleri kullanın, gerçekten işinize yaradıklarını göreceksiniz.

1. Sadece çalışma amaçlı bir alan yaratın ve her zaman aynı yerde çalışın. Bu alan dağınık ve dikkat dağıtıcı olmamalı, iyi aydınlatılmış, iyi havalandırılmış ve uygun bir sıcaklıkta olmalıdır. Yatakta çalışmayın; çünkü aklınız ve vücudunuz yatağı uykuyla eşleştirir. Zaten çalıştıklarınızı hatırladığınızda da yatakta olmayacaksınız! Çalışılan ve çalışılanların hatırlandığı ortamlar en üst düzeyde hatırlama sağlanması için benzer olmalıdır.

2. Çalışmaya başlamadan önce zihninizi günlük karmaşalardan arındırmak için beş dakika boyunca nefes alın. Aksi taktirde aklınız bitirilmemiş işler, yapılması gereken işler ve aranması gereken kişilere gidecektir.

3. Düşünme kepinizi takın! İyi çalışma olumlu alışkanlıklar yaratmaktan geçer. Çalışma ile belirli bir parça kıyafeti eşleştirirseniz (şapka, kazak, ayakkabı, vb.) bu size “şimdi çalışmalıyım” diyen başka bir pekiştirici olacaktır. Alışkanlıklar ve konsantrasyon. Maalesef, bu aynı alışkanlıklar kahve yapmak veya bir şeyler atıştırmak gibi zaman kaybedici etmenler de olabilirler.

4. Sizin için en uygun ve elverişli konsantrasyon süresini belirleyin (aklınız başka yerlere gitmeden çalışabileceğiniz süre) ve çalışma sürelerinizi aralarında onar dakikalık aralar olacak şekilde muhtelif bölümlere ayırın.

5. Çalışma dönemi için belirli bir zaman belirleyin ve bu zamanı % 100 çalışmaya ayırın, başka bir şeyle ilgilenmeyin. Dikkatinizi dağıtacak şeylere izin verirseniz bunlar giderek artar (e-postaları kontrol etmek, kahve yapmak, gelen postaya bakmak, vb.). Kısa ve yoğun bölümler halinde çalışın. Her gün aynı saatte çalışmaya özen gösterin.

6. BAŞLAYIN. Bitirmenin en iyi yolu başlamaktır! Başlamadan önce harcanan zaman endişelenerek geçirilen zamandır.

7. Kendinize fazla yüklenmeyin. En yüksek derecede konsantrasyonla geçirilen bir saatlik çalışma üç saatlik aklınız başka yerlerdeyken çalışmaktan hem daha az yorucu, hem de daha verimlidir.

8. İş yükünüzü küçük parçalara bölün; aksi taktirde toplam iş hacmi sizi bunaltır. Gerçekçi bir program hazırlayın ve bir seferde bir günün çalışmasına odaklanın. Her günü küçük parçalara bölün.

9. Amaçlarınızı belirleyin, çalışmanızın tam amacınızı anlayın. Bu bir sınavı geçmekse üniversiteye girmek veya terfi almak gibi daha büyük bir amacı düşünün. Amacınızı kötü bir şekilde belirlemeniz “bu kadarı yeterli” sendromuna yol açar.
10. Enerjinizin olduğu ilk anlarda önemli veya zor işleri halledin.

11. Kendinizi test edin. Bu, bilgileri anladığınız ve hafızaya aldığınızı kontrol etmenin tek yoludur.

12. Yarım öğrenilmiş şeyler aslında öğrenilmiş sayılmazlar.

13. Sıkıldıysanız başka bir iş yapmaya başlayın.

14. Her gece uyumadan önce hafızaya alarak öğrenmeyi alışkanlık haline getirin.

15. Az ama sık çalışmak bir gece önce çalışmadan daha iyi hatırlama sağlar.

16. Anlaşılması gereken kavramlar ve harfi harfine öğrenmeniz gerekenleri ayırt edin. Tembellik yapmayın ve her ikisini karıştırmayın.

17. Aklınız başka yerlere kayarsa beş dakika ara verin, ayağa kalkın ve odadan  çıkın. Aksi takdirde çalışma alanı ile bozuk konsantrasyonunuz arasında bir çağrışım yaratmış olursunuz.

18. Çalışırken bireysel görevlerin tamamlanmasını kendiniz için en büyük ödül olarak belirleyin. Kendinize sadece çalışma süresinin sonunda fiziksel bir ödül için izin verin. Aksi takdirde ödüller (çikolata, kısa bir yürüyüş, bir fincan kahve) sizi motive etmek yerine ilginizi dağıtabilirler.

19. Çalışmak ile dinlenmek arasında açık ve net bir ayrım yaratın. Aksi takdirde ikisi birbirine girer. Kısa bir süre sonra dinlenmenin ekstra çalışma zamanınızdan çaldığını (ya da tam tersi) veya çalışmanız gerektiği için endişe ederek dinlenmenizi böldüğünüzü fark edersiniz.

20. Çalışma programınızda sekiz saatlik uykuya yer ayırın ve bunu bir yere yazın.

11 Mayıs 2013 Cumartesi

HIZLI OKUMA SİHİRLİ BİR ŞEY DEĞİLDİR!


HIZLI OKUMA SİHİRLİ BİR ŞEY DEĞİLDİR!

Hızlı okuma sihirli bir şey olmadığı gibi sadece mentalistlerin başarabileceği bir şey de değildir. Sizi yavaşlatan bazı alışkanlıklarınızı düzeltmek için mevcut okuma şeklinizi yeniden öğrenmenizi gerektirir.  İlk olarak, hızlı okumanın anlama yeteneğinizi azaltmadığını, aksine geliştirdiğini kabul etmek gerekiyor. Sıradan bir kişi dakikada 200 kelime okuyup bunların %60‟ını hatırlarken hızlı okuyan bir kişi dakikada 1000 kelime okuyup bunun % 85‟ini hatırlayabilir. Hızla birlikte okuduğunu anlama da artar; çünkü böylelikle beyin okuduklarını bir bütün olarak görür ve arada bağlantılar kurar. Ve kişi okuma işini daha hızlı tamamladığı için daha az yorulur ve daha yüksek bir konsantrasyon sağlanır.  Aşağıda okuma hızını azaltan bazı alışkanlıklar ve nedenleri bulacaksınız:

1. Kelimesi kelimesine okuma: Çoğu insan ancak bir kelimeyi “anladıktan” sonra diğer kelimeye geçmeleri gerektiği şeklinde yanlış bir düşünceye sahip olduklarından bir kerede sadece bir kelime okurlar. Ayrıca okumaya devam etmeden önce kelimeleri ve cümleleri birkaç kez daha tekrardan okurlar. Buna “gerileme‟ denir. Hızlı okuma “odaklanma bölgesini” hiç durmadan tek bir göz hareketiyle bir cümleyi okuma gibi tek tek kelimelerden daha büyük parçalara yükseltmeyi amaçlar. Kelimeler yerine fikirleri okumak anlamına da gelir. Metinlerin de müzikte olduğu gibi kendi akışları vardır. Bir müzik parçasını durdurup başa sarmak ezgiyi anlamayı ve zevk almayı nasıl engelliyorsa buradaki akışı bozmak da anlamayı oldukça zorlaştırır. Geri kalmamak için hiç ara vermeden okuduğunuz satırda parmağınızı gezdirin. Bu size akışı korumanız gerektiğini hatırlatıp hızınızı artıracaktır. Biraz pratik yaptıktan sonra bu işlemi parmağınızı kullanmadan içgüdüsel olarak yapmaya başlayacaksınız.

2. Okunanı anlamak için kelimeleri duyma ihtiyacı hissetme: Bazı okuyucular okudukları metni kafalarında duyarak ve hatta dudaklarını kıpırdatarak veya söyleyerek söze dökerler. Hızlı okuyanlar ise bunu yapmazlar; çünkü düşünmeleri sözlü değildir; dolayısıyla da konuşmadan çok daha hızlıdır. Sözlü şekilde okuyan kişiler anlama için kullanılması gereken beynin kullanılmayan bölümünü (işleme bölümü) boşa harcarlar ve düşünme hızını konuşma hızına geriletirler.

3. Sayfanın Konumu: Okuduğunuz metni gözlerinize çok fazla yaklaştırırsanız metni genel olarak gözden geçiremez ve yavaşlamak zorunda kalırsınız. Hızlı okuyucular, okuma mesafesini en iyi şekilde kullanırlar. Metni yakın ve daha sonra uzak tutarak okuma alıştırması yapın ve bu mesafenin okuma hızınızı nasıl etkilediğini görün.

4. Zayıf konsantrasyon ve dikkatsizlik: Hızlı okuyucular konsantrasyonlarının bozuk olduğu zamanları fark ederler. Dolayısıyla en yüksek konsantrasyonla, daha hızlı ve zihinsel enerjilerini koruyarak okurlar.

5. Zor anlaşılır okuma fonksiyonu: (Örneğin okuyucu metni neden okuduğundan ve bu metinden ne tür bir bilgi almak istediğinden emin değildir). Hızlı okuyucular henüz daha okumaya başlamadan önce bu metinden ne almak istediklerini bilirler. Örneğin bir roman okurken olay örgüsünü ve karakter gelişimini anlayıp aklınızda tutmanız ve betimleyici bölümleri gözünüzde canlandırmanız veya benimsemeniz gerekmektedir. Bu, sadece temel konuları ve maddeleri anlamayı gerektiren ve ya çok az ya da hiç hafıza kullanımı gerektirmeyen çıkacağınız tatille ilgili fikir edinmek için gözde tatil beldeleri hakkında bir gazete makalesi okumaktan farklıdır


Hızlı Gözden Geçirme


GELECEĞİN MESLEKLERİ


Yükselen iş dalları ve geleceğin meslekleri


Küreselleşme ve Türkiye pazarına giren yabancı şirketlerin sayılarının giderek artması nedeniyle İngilizceye hakim mali işler uzman ve yöneticileri, özellikle uluslararası hukuk, Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü mevzuatına hakim hukukçular, yönetici asistanları ve pazarlama ile ilgili tüm pozisyonlarda nitelikli iş gücüne duyulan gereksinim günden güne artıyor.


Son dönemde yükselen iş dallarının bazıları şunlar:

-Sosyal medya uzmanlığı

- SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) uzmanlığı

- Konsept yaratıcılığı

- Tasarım

- AR-GE ve teknoloji


Gelecekte ön planda olacağı tahmin edilen mesleklerden bazıları şunlar:  

- Genetik mühendisliği

-Moleküler biyoloji

- Uluslararası hukuk müşavirliği

- Modern hayvancılık

- Organik tarım nedeniyle gıda ve ziraatle ilgili meslekler

Sınavdır Geçer


                    SINAVDIR GEÇER!


SINAVDAN BİR HAFTA ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER 
Başaracağınıza inanın ve sınavla ilgili olumlu düşünün. Gireceğiniz sınavın kişiliğinizin ya da zekanızın değil, ders başarınızın değerlendirileceği bir sınav olduğunu unutmayın. Sınav salonunu yabancılık çekmemek için önceden görün. Gireceğiniz sınavda başarılı olacağınızı hayal edin. Daha çok tekrar ve deneme ağırlıklı ders çalışın. Hiç bilmediğiniz değil de, bildiğiniz ama unuttuğunuzu düşündüğünüz konulara ağırlık verin. Sizi mutlu eden, sizinle olumlu diyaloglarda bulunan sevdiğiniz kişilerle vakit geçirin. 

SINAVDAN BİR HAFTA ÖNCE YAPILMAMASI GEREKENLER 
Sınavı bir ölüm kalım savaşı olarak görmeyin. Sınavda yüksek başarı elde edeceğim düşüncesiyle uyku düzeninizi bozmayın. Sizi kaygılandıracak konuşmalardan ve ortamlardan uzak durun. Film seyredecekseniz komedi filmlerini tercih edin. Sınav akşamı alışık olmadığınız ve ağır gelebilecek yemeklerden yemeyin. 

SINAVDAN 1 GÜN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER 
Sizi rahatlatacak bol oksijenli ortamlarda vakit geçirin. Her gün kalktığınız saate kalkın. Özellikle sınav önce son gün ders çalışmayın. Ders çalışmadığınız için kendinizi rahat hissetmiyorsanız bildiğiniz konuları hatırlamak test çözebilirsiniz. Sınav belgelerini hazırlayın. Sınavda kullanacağınız kalem, silgi, kalemtraş vb. ara ç gereçlerden en az iki adet hazırlayın.

SINAVDAN 1 GÜN ÖNCE YAPILMAMASI GEREKENLER 
Çok ağır ve yağlı yemekler yemeyin. Zihninizin devamlı sınav düşüncesinin meşgul etmesine izin vermeyin. Çok geç saatlere kadar oturup uykusuz kalmayın. 

Güneşteki Patlamalar


           Nükleer fisyon ve nükleer füzyon nedir?

“Fisyon” ve “füzyon” nükleer (çekirdeksel) tepkimelerdir. Bu nedenle, kimyasal tepkimelerden farklı olarak atomun çekirdeğinin yapısında değişiklikler meydana getirirler.
Fisyon (bölünme) kararlılığı az olan ağır çekirdeklerin bölünerek, daha kararlı çekirdeklere ayrışmasıdır. Atom bombası, bir fisyon tepkimesi örneğidir. Büyük bir çekirdeğe sahip olan Uranyum atomu, nötronlarla bombardıman edilir ve çekirdeği ikiye bölünür. Açığa çıkan nötronlar, diğer Uranyum çekirdeklerini de etkiler ve gittikçe hızlanan bir tepkimeler zinciri ortaya çıkar. Böyle tepkimelere “zincir tepkimesi” denir. Sonuçta oldukça büyük bir enerji açığa çıkar. Nükleer santrallerde üretilen elektrik, fisyondaki zincir tepkimesinin yavaşlatılması sonucu elde edilir.
Füzyon (kaynaşma) ise, kararlılığı düşük olan küçük çekirdeklerin birleşerek büyük çekirdekler oluşturmasıdır. Açığa çıkan enerji, fisyondakinden çok daha büyüktür. Füzyona en iyi örnek Hidrojen bombasıdır. Çok yüksek sıcaklıklarda (1 milyon ºC’ nin üstü) hidrojen çekirdekleri kaynaşarak, Helyum çekirdeklerini meydana getirir. Güneşte sürekli olarak füzyon tepkimeleri gerçekleşir ve açığa çıkan devasa boyuttaki enerji uzaya yayılır. Hidrojen bombasındaki çekirdek tepkimesinin gerçekleşmesi için atom bombası kullanılır.

9 Mayıs 2013 Perşembe


İşte 2013 Leiden Sıralama Listelerinde Türk Üniversiteleri

Hollanda Leiden Üniversitesi tarafından açıklanan "dünyanın en iyi 500 üniversitesi" sıralamasına, Hacettepe, ODTÜ, Ankara, Ege, İstanbul ve Gazi üniversiteleri girdi. ODTÜ en fazla ülke birinciliği alan üniversite oldu. ODTÜ'yü İstanbul ve Ankara Üniversitesi takip etti.
Web of Science veri tabanından 2008 – 2011 yılları arasında yayınlanan makale (article) ve inceleme(review)’ler esas alınarak hazırlanan Leiden Üniversitesi (Hollanda) 2013 sıralaması Nisan 2013’de http://www.leidenranking.comadresinde ilan edilmiştir. 

Leiden, tüm kriterlerden elde edilen puanları toplayarak tek bir sıralama listesi yapmamaktadır. Bunun yerine, kullanıcılara esneklik sağlamak amacıyla her bir kriter için ayrı sıralama tablosu vermektedir.
Ayrıca, bu yıl ilk defa üniversiteler Biyomedikal ve Sağlık Bilimleri, Yaşam ve Yer Bilimleri, Matematik ve Bilgisayar Bilimleri, Doğal Bilimler ve Mühendislik, Sosyal ve Beşeri Bilimler olmak üzere 5 temel alanda da sıralanmıştır.       

Türkiye Üniversitelerinin Durumu
Leiden Üniversitesi tarafından geçtiğimiz yıl yapılan sıralamada ilk 500’de 6 üniversitemiz yer almıştı. Yeni 2013 sıralamasında da aynı şekilde dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında 6 Türk üniversitesi girebilmiştir. İlk 500’e girebilen üniversitelerimiz Hacettepe, ODTÜ, Ankara, Ege, İstanbul ve Gazi üniversiteleridir. 
İlk 500’deki Türkiye üniversitelerinin 4 farklı “Etki” ve 1 “İşbirliği” göstergeleri için verilen tablolar aşağıda özetlenmiştir. Leiden sıralama tabloları, üniversitelerin boyut normalizasyonu, diğer kurumlarla yapılan ortak yayınlar kurumlara dağıtılarak ve İngilizce olmayan yayınlar da hesaba katılarak hazırlanmaktadır. Aşağıdaki özetlenmiş tablolar üniversitelerimizin kendi aralarında ve en iyi 500 listelerindeki yerlerini göstermektedir.
2013 Leiden Sıralama Listelerinde Türk Üniversiteleri

Fizik Dersine Nasıl Çalışmalıyız?

           NASIL ÇALIŞMALIYIZ ? 

  • Öğrenci önce dersi derste dikkatlice dinlemeli, dersten sonra tekrar yapmalı sonra da soru çözmeye geçmelidir. 

  • Fizik dersi üç duyuya hitap ettiği için öğrenci çalışırken görme, duyma ve dokunma duyularından en az ikisini kullanmalıdır

  • Öğrenci konunun detaylarını çalışmadan öncekonunun ana başlıklarını ve alt başlıklarını kavramalıdır. 

  • Öğrenci dersi iyi dinlemeli ve devamsızlık yapmamalıdır. 

  • Öğrenci sabırlı olmalıdır. Konu işlendikten sonra sorular hemen yapılamayabilir. Bu nedenle verilen test ve ödevler mutlaka yapılmalıdır

  • Öğrenci doğru bilgiyi edinmeye ve bu doğru bilgiyi doğru bir şekilde gözlemleyerek yorumlamaya çalışmalıdır

  • SORULARI NASIL ÇÖZMELİYİZ ? 

  • Soruyu çözmeden önce soru çok iyi okunup anlaşılmalıdır. Soru anlaşıldıktan sonra çözüme geçilmelidir. 

  • Verilenler bir kenara yazılmalı ve gerekirse şekil çizilmelidir. Daha sonra uygun formül ve bilgileri kullanarak dikkatlice soru çözülmelidir. 

  • Soruda verilen olay mümkün olduğunca yaşanmalı (hayal edilmeli), bu da uygun bir şekilde desteklenerek çözüm şekli belirlenmeli ve çözüme gidilmelidir. 

  • Öğrenci, soruları daha önceki sorulara benzeterek çözmeye çalışmamalı, onun yerine sorunun ilgili olduğu konu hakkındaki bilgilerini yorumlamalıdır

  • Soru çözerken yaşanan başarısızlık öğrenciyi yıldırmamalı, öğrenci soru çözmeye devam etmelidir.


Fizik Bölümü Mezunları Ne "İŞ" Yapar?


Fizik Bölümü Mezunları Ne İş Yapar?
Fizik Bölümü mezunlarının bir kısmı fizik eğitimlerine yüksek lisans" doktora seviyesinde devam etmektedir. Bugün yurtdışındaki ve Türkiye'deki birçok seçkin üniversite ve araştırma kurumunda Fizik bölümü mezununa rastlamak mümkündür. Ayrıca, fizik eğitiminin geliştirdiği analitik düşünme becerileri, birçok değişik iş alanlarında gerekli olduğundan, fizik mezunları kişisel eğilim ve yeteneklerine göre Biyofizik, biyomedikal, sağlık fiziği, mühendisliğin değişik branşları, eğitim teknolojisi, ekonomi gibi farklı konu ve alanlarda rastlanmaktadır. Sanayi, ticaret, dersanecilik, öğretmenlik, web tasarımcılığı, danışmanlık vb. fizik bölümü mezunlarının yöneldiği akademi dışı alanlardır.

Her düzeyde öğrencilerin BAP, TÜBİTAK, DPT vb. projelerde yer alması sağlanarak, onların temel fizik eğitimi alırken ileriki mesleki aşamalara da hazırlanmalarının sağlanması da önemli bir ayrıcalıktır.Temel Bilimcilere, özellikle de fizikçilere ihtiyacın zamanla artmakta olduğu gerçeğinden hareket eden fizik bölümleri, bölüm içinde yeniden yapılanma sürecini, özellikle yurtdışı üniversitelerle işbirliğini ve yabancı uyruklu öğrenci sayısını arttırma çabaları ile sürekli hale getirmişlerdir. ERASMUS programı çerçevesinde, fiziğin büyük atılımlar yaptığı Almanya ve İngiltere gibi kıta avrupası üniversitelerle karşılıklı olarak öğretim üyesi ve öğrenci değişimi programını başarı ile sürdüren özellikle ingilizce eğitim veren bir çok fizik bölümü, başta ABD de olmak üzere bir çok ünlü fizik bölümleri ile ilişkilerini devam ettirmektedir.Ülkemizde uluslararası entegrasyonu en yüksek bilim ve bölümlerin başında Fizik gelmektedir.Özgün fizik eğitim, öğretim ve araştırma alt yapısı ile; lisans eğitimine başlayan bir öğrenci, kariyerinin en son noktasına kadar ( Prof.) yükselebilir. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora Programları birbirinin devamı ve tamamlayıcısı konumundadır.Her seviyedeki dersler dünya üniversiteleri ile uyumlu ve güncel gelişmeleri takip edecek şekilde yapılandırılmıştır. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora tezleri mümkün olduğu kadar projelerle irtibatlıdır.
Dünyadaki gelişmelere paralel olarak; Atom ve Molekül, Yoğun Madde, Biyofizik ve NanoFizik bölümleri özellikle ayrıcalıklı anabilim dallarıdır. Elde edilen başarılara, NOBEL başta olmak üzere sayısız ödüllerin ihdas edildiği, en yüksek miktarlarla projelerinin desteklendiği ülkemizde DPT, TÜBİTAK,BAP vb. gibi , bir uçtan varlığın yapısı ve sırlarını anlamaya çalışarak bilim felsefesine doğru süzülürken diğer taraftan en ileri teknoloji ile ilgili ufuk deney ve teorilerin ortaya konduğu bir branşa mensubiyet azımsanmıyacak bir ayrıcalıktır.
Zaman içinde; atomun yapısı, izafiyet, quantum, yarı iletken, transistör, atom bombası, nükleer enerji vb. ve nihayet nanobilim, nanoteknoloji ile ön plana çıkardığı her konu, bilim ve düşünce dünyasında gündem belirlemiş bir mesleği yaşam biçimi olarak seçme ayrıcalığı ve şansı sadece Fizik Bölümü mezunlarına aittir

TESLA

                                                        TESLA  KİMDİ?

Bugün her hangi bir elektrik mühendisligi ögrencisine Tesla hakkında bir şey sorarsanız, sanırız boş bakışlarla sizebakacaktır. Ya da karşı soruyla karşılaşırsınız, Tesla kimdi ?;Kabahat kimin? Egitimçilerimizin Altarnatif akım çagımızın kurucusunu tamamen unutmuş olmaları mantıksız görünmektedir.
NİKOLA TESLA ,şimdiki Yugoslavyada,Smiljana köyünde,9 Temmuz 1856` da dogdu. Bir hiçken bilim dünyasının en üst noktasına yükseldi. 32yaşında önemli keşifleri ile milyoner oldu, daha sonra karanlığa kaybolup beş parasız öldü.
Babası papazdı. Hiçbir zaman okuyup yazamamasınına rağmen, annesi halk arasında pratik ev aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya adaydı.Papaz olmasına için babasının zorlamasına karşı çıkarak ,genç Tesla mühendislik mesleğinde ısraretti. Annesi de onu destekledi ,Fizik ve Matematikte bilğisini arttırırken Graz`daki Politeknik okuluna girdi ve Prag Üniversitesinde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için,orada yabancı dil kursuna devam etti. Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almancaya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı da öğrendi.
Pragdaki tahsilini 1880 `de bitirdikten sonra, Budapeşte de lisans üstü yaparken ,profesörüyle alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra Paris telefon şirketinde çalımaya başladı. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi. Oradayken çalıştırdığı döner makinaları korumak için regüle edici kontrol cihazları icat etti.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

ÇEPEÇEVRE FİZİK

DENEYSEL FİZİK
Teorisyenler var olan deneylerle uyuşan ve gelecek deneylerle sınanabilecek matematiksel modeller üretmeye çalışırken deneyciler teorik öngörüleri test etmek ve yeni fenomenler gözlemlemek için deney yaparlar. Teori ve deneyler birbirinden ayrı olarak geliştirilse de birbirlerine kuvvetli bir bağlılıkları vardır. Fizikteki gelişmeler sıklıkla ya deneyciler halihazırdaki teorilerin açıklayamadığı bir deney yaptıklarında ya da teorisyenler yeni deneylerin yapılmasına ışık tutan, deneylerle test edilebilir yeni öngörüler öne sürdüklerinde meydana gelir.
Teorisyenlik ve deneycilik arasında gidip gelen fizikçiler fenomenolog olarak isimlendirilir. Fenomenologlar deneylerde gözlemlenen kompleks fenomenlere bakıp onları temel teorilerle ilişkilendirir.
Teorik fizik tarihsel olarak felsefeden ilham alagelmiştir, elektromanyetik teori bu yolla bütünleştirilmiştir. Bilinen evrenin ötesinde, fiziğin teorik sahasına dahil olan varsayımlar da vardır; örneğin paralel evrenler, multiverse, ileri boyutlar. Teorisyenler bu fikirleri halihazırdaki teorilerle bazı belli problemleri çözmek için öne sürerler. Böylece bu fikirlerin sonuçları deneylerle kıyaslanabilecek biçimde ortaya konur ve test edilebilecek öngörüler ortaya atılır.
Deneysel fizikçiler mühendislik ve teknoloji dallarına bilgi verdiği gibi bu dallardan bilgi de alır. Temel araştırma ile ilgilenenler parçacık hızlandırıcıları ve lazer gibi ekipmanlar dizayn edip kullanırken uygulamalı araştırma yapanlar genellikle endüstride çalışır ve manyetik resonans görüntüleme (MRG) ve transistör vb. teknolojilerin gelişiminde rol alırlar. Feynman'a göre, deneycilerin teorisyenler tarafından hiç araştırılmamış yerlere de yönelebilir.                                            




FİZİK VE FELSEFE
Fizik felsefi köklerini Antik Yunan felsefesinden alır. Tales'in maddeyi ilk kez karakterize etmesinden Demokritus'un doğayı bölünemez atomlara indirgemesine, the Ptolemaic astronomy of a crystalline firmament ve Aristo'nun Fizik'ine kadar farklı Yunan filozofları kendi doğa felsefelerini geliştirmişlerdir. 18. yy a kadar fizik doğa felsefesi olarak biliniyordu.
19. yüzyıl itibarıyla fizik diğer bilimlerden ve felsefeden pozitif bir bilim olarak ayrılmıştır. Diğer bütün bilimler gibi fizik de bilimsel metodunun yeterli bir tanımı için bilim felsefesine dayanır. Bilimsel metod a priori ve a posteriori gerekçelendirmeleri, verilmiş bir teorinin geçerliliğinin Bayesian inference ile belirlenmesini içerir.
Fiziğin gelişimi eski filozofların birçok sorusunu cevapladığı gibi ortaya yeni sorular da çıkarmıştır. Fiziği çevreleyen felsefi meseleler, fizik felsefesi, uzay ve zamanın doğası, determinizm, ve empirizm, natüralizm ve realizm gibi metafiziksel görüşlerle ilgilenir.
Determinizm savunucusu Laplace ve kuantum mekaniğinin kurucularından Schrödinger gibi birçok fizikçi çalışmalarının gerisindeki felsefi görüşler üzerinde de yazmışlardır. Stephen Hawking matematiksel fizikçi Roger Penrose'u The Road to Reality (Gerçeğe Giden Yol) kitabından dolayı Platonist olmakla itham etmiştir. Hawking aynı zamanda kendisini de “utanmaz bir indirgemeci” olarak tanımlamış ve Penrose'la aynı felsefi konular üzerinde yazmıştır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:GodfreyKneller-IsaacNewton-1689.jpg

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...