22 Haziran 2014 Pazar

Sanal Gerçeklik

Bazı araştırmacılar bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığımız olasılığının yüksek olduğunu söylüyor ve gerçeğin nasıl bulunacağını bildiklerini düşünüyorlar.
Yıllar boyunca, bazı bilimkurgu filmleri ve romanları dünyamızın aslında göründüğü gibi olmadığı, belki de Matriks’te (bu bağlam için belki de en çok bilinen sözcük bu) yaşıyor olduğumuz fikrini yaydı.


Geçtiğimiz yıllarda, filozof ve fizikçiler, 2003’te Philosophical Quarterly’de “Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuz?” adlı makalesini yayımlayan filozof Nick Bostrom tarafından başlatılan bu düşüncenin üzerinde daha çok araştırma yapmaya başladılar. Temel olarak, Bostrom, programlama gücünün hızla büyümesinin bir gün bütün evrenimizde dijital bir simülasyon yaratabileceğimize işaret ettiğini tartışıyor. Ayrıca, imkan olduğunda, birden fazla simülasyonun yaratılamayacağını düşünmek için hiçbir neden bulunmuyor.

Dolayısıyla, biz ya onun tarihi benliğinin simülasyonunu yaratabilmenin eşiğinde sadece gerçek evrende yaşıyor ya da çok sayıdaki bilgisayar simülasyonunun birinin içerisindeyiz. Bu açıdan baktığımızda, varlıksal olasılıkların bizim aslen varoluşumuza karşı olduğu görülecektir.
Fakat bu hipotezi nasıl test ederiz? Dünyamız gerçek değilse, sınırlar nerede? Hiç kimsenin tırmanamadığı mecazi kayalıklar, hiçbir zaman aşamadığımız sınırlar nerede? Jim Carrey’in, Truman Show’un sonunda, simülasyonun ötesindeki dünyaya geçmek için adım attığı sınır nerede?

Bu sorulara bilimin yardımıyla, ya da en azından bizlerin, yaşayan varlıkların sayısal olarak temsilcileri olduğumuz bir dünyanın sınırlarını tanımlayan simüle edilmiş bilim yardımıyla bu sorulara cevap verebiliriz.
Geçtiğimiz yıldan beri, içerisinde fizik profesörü Martin Savage’ın da bulunduğu Washington Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, olası bir çözüme önayak oluyorlar ve bizim gerçek olmadığımızı gösteren sınırları bulmak için nereye bakacaklarını bilebildiklerini düşünüyorlar.
Temel düşünce, bilgisayarların dünyamızda bugün yaratabildiği evrenimizin sınırlı en küçük yapı taşları simülasyonlarına göz atmak ve daha sonrasında içerisinde yaşadığımız dünyada ve bugüne kadar yaptığımız en sıradan simülasyonlarda mevcut olan bir ‘işaret’ aramaktır.
“Simülasyonları yeterli büyüklükte yaparsanız, evrenimize benzer bir şey ortaya çıkacaktır,” diyor Savage bir açıklamasında. “Daha sonra, bu, şimdiki küçük çaplı simülasyonlarda benzeri bulunan, evrenimizdeki küçük bir işareti aramak meselesi haline gelecektir.”

İçeriden simülasyonu nasıl tespit edersiniz

Beyniniz çoktan hata vermeye başladı ise hadi baştan alalım. Evrenin simülasyonu hakkında zaten az bir şeyler biliyoruz çünkü onu biz kendimiz takip etmeye başladık. Şimdiye kadar, hatasız bir şekilde, elektromanyetizmayı ve tanecikler gibi atomaltı parçaları birleştiren “güçlü kuvvet (strong force)” olarak bilinen şeyi simüle edebiliyoruz. Programlama gücü katlanarak büyüdüğünden, atom ve molekülleri ve hatta organizma ve bütün evreni teorik olarak simüle edebileceğiz.
Bugünkü ve gelecekteki tüm bilgisayar simülasyonlarının proglamlama kaynaklarının sınırsız sayıda çalışmak zorunda olduğunu varsayarak, kapsamlı bir evren hazırlarken biraz hile yapmaları gerekiyor. Özellikle, sınırlı programlama kaynakları ile bilim adamlarının “uzay zaman” ve “sınırsız ses” (bu şeylerin evrenimizin simüle etmek için sınırsız kaynaklara ihtiyaç duyduğu parçaları olarak öngörelim) olarak adlandırdığı şeyi simüle etmek imkansız olur.
Bu sınırın altında çalışarak, bir simülasyon, bir algoritmaya ya da tamamen simüle edilemeyen bu elementler için benzer bir diğer teknolojiye ihtiyaç duyabilir. Bu benim bahsettiğim, Savage ve ekibinin aramayı umut ettiği işaretleri bırakan bir tür ‘hile’.

Gerçek olmadığımızı gösteren işaret

Böylelikle evrenimizin Big Bang değil de yumuşak bir tuş darbesi ile başladığını söyleyen işaret nerede?
Bu sorunun olası cevaplarını verebilecek birçok fiziksel bilgi bulunuyor, fakat Savage ve onun ekibi ultra yüksek enerjili kozmik ışınlarda, dünyamızda bunun bir sınır olarak ortaya çıkabileceğini düşünüyor.
Son söz, şayet biz birer bilgisayar simülasyonunda yaşıyor isek, bu kozmik ışınlar aslında simülasyonun üzerine kurulduğu yapıyı yansıtır (Savage ve ekibi, onu, süper bilgisayarların, çoktan üzerinde çalışılmakta olan yukarıda adı geçen simülasyonları yaratmak için kullandığı latis yapıya benzetiyor).
Evrenin gerçekte yapılardan öte birlerden ve sıfırlardan ulaştığı görmemizin önündeki problem bu kozmik ışınların nadir olması ve bunların sır perdesini aralamada yeterli veri üretecek duruma gelmesinin zaman almasıdır.

Sayısal köleler değiliz

Dünyamız bilim gerçeğinden çok bilimkurgu üzerine kurulu ise, size güzel haberler var. Araştırmacılar görülemeyen birileri tarafından yönetilen sayısal köleler olma ihtimalimizin olmadığını söylüyor.

Kaynak: news.cnet.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...