27 Temmuz 2013 Cumartesi

Üniversite Yerleştirme Sonuçları

üniversite yerleştirme sonuçlarını açıklandı. Şimdi yerleştirme sonuçlarına göre en başarılı liseler merak konusu...



Buna göre genel liselerden mezun olup sınava giren 877 bin 467 öğrenciden 354 bin 249'u istediği bölüme yerleşti. 

Fen liselerinden mezun olan 10 bin 560 öğrencininse toplam 6 bin 565'i istediği bölümde okuma imkanına sahip oldu.

Öğretmen liselerinden ise 31 bin adayın 19 bini üniversiteye girebildi.

İşte tüm liselerin üniversite yerleştirme sıralamasında genel başarı durumu;


http://www.abbasguclu.com.tr/

Astronot Kıyafetleri

Geleneksel astronot kıyafetleri değişiyor. MIT tarafından yeni nesil astronot kıyafeti geliştiriliyor.


40 yıldır astronotlar, çok küçük değişimler geçiren, gaz basınçlı ve hacimli, esnek olmayan ve çok da iyi görünmeyen uzay kıyafetleri ile uzaya seyahat ediyorlar.


 Şimdilerde MIT (massachusetts institute of technology) havacılık araştırmacısı Dava Newman ve onun ekibi tarafından biosuit adında, yeni nesil astronot kıyafeti geliştiriliyor. 


Yeni kıyafet çok daha az hacimli, çok daha esnek ve çok daha iyi görünümlü.  

26 Temmuz 2013 Cuma

Geleceğe Dönüş

Geleceğe Dönüş’teki Mr.Fusion gerçek oluyor
Bay Füzyon (Mr. Fusion) çöp tabanlı  enerji jenaratörü gerçek oluyor.

Back to the Future II (Geleceğe Dönüş II) filminde doktor Brown'ın, DeLorean'deki (filmdeki araba) plutonyum sorununu Mr. Fusion isimli bir çöp jeneratörü ile nasıl hallettiğini hatırlıyor musunuz? Bu, muhtemelen bir tür şakaya benziyor veya arzulanan bir düşünceydi ama şu an gerçek olabilir gibi görünüyor.


Teknoloji Araştırmaları Enstitüsü'nden (Institute of Technological Research - IPT) ve Havacılık Teknolojisi Enstitüsü'nden (Technological Institute of Aeronautics – ITA) bir grup bilim adamı, ısıtılmış gaz çekişli, elektrik çıkışlı, bir türbin içerisine ultra yüksek sıcaklık gönderen, oluşan sıkıştırmayla alternatif enerji üreten bir Mr. Fusion projesi üzerinde çalışıyorlar. Bu aynı zamanda çöplerin bir kısmını da ortadan kaldıracağı için, iki problemi birden çözmüş olacak.

http://www.coolest-gadgets.com/20070830/back-to-the-future-a-reactor-that-turns-garbage-into-energy/

23 Temmuz 2013 Salı

Büyülü anti-yerçekimi topu

MIT medya laboratuarı büyülü anti-yerçekimi topu ile arayüz oluşturdu!

Bu bir metal top. Havada durabiliyor. Soluduğumuz havada asılı kalabiliyor. Topu istediğiniz gibi hareket ettiriyorsunuz ve bıraktığınız anda havada asılı kalıyor. Gördükleriniz hem yerçekimine meydan okuyor hem de sağduyuya. MIT Medya Lab fiziksel nesnelerin hareket ettirilmesi yoluyla, sizinle bir bilgisayarı iletişim halinde tutan bir arayüz üzerinde çalıştı. Hem de uçan nesnelerin hareketiyle!



Büyülü diğer şeyler gibi bu anti-yerçekimi topu da sihirle değil bilimle çalışıyor. Güçlü manyetik alanları kontrol eden bir bilgisayar, optik bir izleme sistemi ve  bir projektör, hep birlikte bir topu hareket ettiriyorlar (veya havada tutuyorlar). Aynı zamanda bu üçlü sistem kullanıcı eğlensin diye bir interaktif alan da yaratıyor.


Tabi, videoyu izleyince bunu izlemenin sürreal bir deneyim olduğunu hemen anlıyorsunuz:



MIT Media Lab's Center for Bits and Atoms’dan (Bit ve Atomlar MIT Medya Lab Merkezi) Jinha Lee bu fikri ortaya atmış (ZeroN). 

ZeroN nasıl hareket ettirildiğini hatırlayabilir. İnsanların fiziksel hareketleri bu alanda toplanabilir ve sonsuza kadar tekrar tekrar oynatılabilir. Kullanıcı hareket edip ZeroN’u bıraktığında top dalga dalga ilerleyip sonra da aynı yolu izleyerek, geri, bırakıldığı noktaya döner ve havada asılı kalır. Bu da kullanıcının fiziki varlığına ve hareketine benzersiz bir maddi kayıt imkanı sağlar, hatta kullanıcının ölümünden sonra bile.
Tabi öldükten sonra hareketini kayıt etsin diye bu ürünü kullanmak herkesin yapacağı bir şey değil; ama bununla ne tür oyunlar oynanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Çünkü oyun oynamak, kendinizi sanal dünyaya aktarmanın en elverişli yolu. Bunun için Kinect bir başarıdır; ancak buna uçan interaktif fiziksel bir nesne eklemek birçok yeni olasılığa da kapı açmış oluyor. Özellikle Jedi şövalyesi olmayı aklına koymuş kişiler için biçilmiş bir kaftan ZeroN.

21 Temmuz 2013 Pazar

Altın Oran ve Fibonacci

"Eğer uygulama veya işlev unsurları açısından hoşa giden ya da son derece dengeli olan bir forma ulaşılmışsa, orada Altın Sayı'nın bir fonksiyonunu arayabiliriz... Altın Sayı, matematiksel hayal gücünün değil de, denge yasalarına ilişkin doğal prensibin bir ürünüdür."




L. Pisano Fibonacci


Mısır'daki piramitler, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu, ay çiçeği, salyangoz, çam kozalağı ve parmaklarınız arasındaki ortak özellik nedir?

Bu sorunun cevabı, Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıda gizlidir. Fibonacci sayıları olarak da adlandırılan bu sayıların özelliği, dizideki sayılardan her birinin, kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır. 
Fibonacci Sayıları:
0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, ...
Fibonacci sayılarının ilginç bir özelliği vardır. Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğünüzde birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13. sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı) sabitlenir. İşte bu sayı "altın oran" olarak adlandırılır.
ALTIN ORAN = 1,618
233 / 144 = 1,618 
377 / 233 = 1,618 
610 / 377 = 1,618 
987 / 610 = 1,618 
1597 / 987 = 1,618 
2584 / 1597 = 1,618
İnsan Vücudu ve Altın Oran



Leonardo da Vinci insan vücudundaki ölçüleri belirlerken altın oranı kullanmıştır.
Sanatçılar, bilim adamları ve tasarımcılar, araştırmalarını yaparken ya da ürünlerini ortaya koyarlarken orantıları altın orana göre belirlenmiş insan bedenini ölçü olarak alırlar. Leonardo da Vinci ve Corbusier tasarımlarını yaparken altın orana göre belirlenmiş insan vücudunu ölçü almışlardır. Günümüz mimarlarının en önemli başvuru kitaplarından biri olan Neufert'te de altın orana göre belirlenmiş insan vücudu temel alınmaktadır.
İnsan Bedeninde Altın Oran
Bedenin çeşitli kısımları arasında var olduğu öne sürülen ve yaklaşık altın oran değerlerine uyan "ideal" orantı ilişkileri genel olarak bir şema halinde gösterilebilir.
Aşağıdaki şemada yer alan M/m oranı her zaman altın orana denktir: M/m=1,618
İnsan vücudunda altın orana verilebilecek ilk örnek; göbek ile ayak arasındaki mesafe 1 birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618'e denk gelmesidir. Bunun dışında vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir:

Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası, 
Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu, 
Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe, 
Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.
İnsan Eli
Elinizi derginin sayfasından çekip ve işaret parmağınızın şekline bir bakın. Muhtemelen orada da altın orana şahit olacaksınız.

Parmaklarımız üç boğumludur. Parmağın tam boyunun İlk iki boğuma oranı altın oranı verir (baş parmak dışındaki parmaklar için). Ayrıca orta parmağın serçe parmağına oranında da altın oran olduğunu fark edebilirsiniz.
2 eliniz var, iki elinizdeki parmaklar 3 bölümden oluşur. Her elinizde 5 parmak vardır ve bunlardan sadece 8'i altın orana göre boğumlanmıştır. 2, 3, 5 ve 8 fibonocci sayılarına uyar.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

TANRI ZAR ATAR MI?

 TANRI ZAR ATAR MI?                              
                                                              Yazar: Stephen W.HAWKING

Bu konferans, bizim geleceği önceden öngörebileceğimiz veya bunun rastlantısal veya kendiliğinden olup olamayacağını sorgulamamızla ilgilidir. Eski çağlarda dünya kendiliğinden böyle "güzelce kurulmuş olmalıydı!" fikri hakimdi... Seller veya hastalıklar açık bir sebep olmaksızın uyarılmadan olmamalıydı. İlkel ırklar benzer doğa olaylarını mizahi olarak söylersek kaprisle davranan tanrı ve tanrıçalarının panteon’una yoruyorlardı. Ne yapmak istedikleri hakkında önceden tahmin etmeye imkan yoktu: tek umutları adak ve aksiyonlarla fayda ummaktı. Pek çok insan hâlâ bu inanca kısmen sahiptir ve kazandıklarıyla bir uzlaşma yapmayı denemektedirler. Sadece dersten A almak veya ehliyet sınavını geçebilmek için bazı şeyler yapmayı isterler.
            Derecesel olarak gene halk, doğanın davranışındaki bazı regülaritelerin olduğunu fark etmiştir. Bu regülariteler gökyüzünden cennete gidileceği inancında olduğu gibi aşikardır: o yüzdendir ki astronomi gelişen bir bilim olmuştur. 300 yıl kadar önce Newton tarafından matematik tabanına oturtulmuş yerçekimi teorisi halen gök cisimlerinin hareketlerini tahmin etmekte kullanılmaktadır. Astronomiden yola çıkarak diğer doğa olaylarının da belirgin bilimsel yasalara uyacağını düşünmek bulunmuştur. Bu, halka daha çok Fransız alim LaPlace tarafından söylenen bilimsel determinizm düşüncesini getirmiştir. LaPlace’ın bizzat kendi ağzından sözlerini size aktarmak için arkadaşıma bunları bulup getirmesini söyledim. Fransızca olduğundan bu toplulukta sorun yaratacağını sanmıyorum (Audience: Fransız herhalde).Fakat sorun LaPlace’ın Prewst gibi oldukça uzun ve kompleks cümleler kurması... O yüzden adım adım gideceğiz. Söylediğine göre eğer biz herhangi bir zamanda evrendeki tüm parçacıkların hız ve konumlarını bildiğimizde geçmişte veya gelecekte herhangi bir zamanda davranışlarını hesaplayabiliriz. Napolyon tarafından “Bu sistemi Tanrı nasıl yerleştirdi?” sorusu sorulduğunda LaPlace’ın : ”öyle bir hipoteze hiç ihtiyacım olmadı” şeklindeki yanıtını anlatan hikayede LaPlace’ın Tanrının bulunmadığını iddia ettiğini zannetmiyorum. Bilimin yasalarını kırmamak için O’nun müdahele etmediğini söylemek istiyor. Bence her bilimadamının her konumu böyle olmalıdır. Bir bilimsel yasa eğer O’nun çalışmasına izin verdiği ve müdahele etmediği bir süpernatürel varlığın olması durumunda bilimsel yasa olur.
            Belli bir zamandaki evrenin durumu diğer değişik zamanlardaki durumunu belirler düşüncesi LaPlace zamanından beri bilimin merkezi öğrenisi olmuştur. Bu geleceği en az prensipte tahmin edebileceğimizi gerektirmektedir. Pratikte denklemlerin kompleksitesi yüzünden geleceği tahmin etme yönündeki ve bunların kaos denilen bir özelliğe sahip olmasından dolayı becerimiz kısıtlıdır. Jurassic Park’ı izleyenler bilirler, bu; diğer bir yerde majör değişikliklere yol açan bir yerdeki ufak bir karışıklık anlamına gelmektedir. Bir kelebeğin kanat çırpması New York Central Parc’ta yağmur yağmasına neden olabilir. Sorun, bunun tekrar edilemez olmasıdır. Gelecek sefer kelebeğin kanat çırpmasında havadurumunu da etkileyebilecek gelişecek şeylerin konağı farklı olacaktır. Bu yüzdendir ki havadurumu tahminleri birbirini tutmaz.

Pratik zorluklar yüzünden bilimsel determinizme 19 yy. boyunca resmi dogma hakim olmuştur. Buna karşın 20 yy.’da LaPlace’ın vizyonunu gösteren 2 gelişme olmasına rağmen geleceğin tam olarak tahmini gerçekleşememiştir. Bu gelişmelerden ilki 1900’lerde Alman Fizikçi Max Planck tarafından bir “ad hoc hipotezi” olarak önemli bir paradoksu çözmek için ileri atılmıştır. 19 yy.’ın klasik düşünceleri uyarınca Laplace’tan önce sıcak bir gövde, sıcak kırmızı bir metal parçası radyasyon yaymalıydı. Enerjisini radyo dalgaları, kızılötesi, görülebilir ışık, ultraviyole, x-ray ve gama-ray olarak aynı oranda tüketmeliydi. Bu, sadece bizim cilt kanserinden ölebileceğimiz anlamına gelmemekte ayrıca evrende herşeyin aynı derecede sıcaklıkta olacağı anlamına gelmektedir ki, bu açıkça doğru değildir. Bununla beraber Planck, radyasyon miktarının herhangi bir değeri olacağı düşüncesi terk edildiğinde birinin bu felaketten kurtulabileceğini göstermiş ve radyasyonun ancak belli miktarda paket veya quanta’da gelebileceğini söylemiştir. Bu sanki süpermarkette şekeri rastgele değil ancak kiloluk torbalarda alabileceğimizi söylemekle aynıdır. Paketler ve quanta’lardaki enerji ultraviyole ve x ışını için görünür ışık ve kızılötesi ışığa göre daha yüksek enerji bulundurmaktadır. Bu, bir cisim sıcak olmadıkça (Güneş örneğin) bir tek quantum ultraviyole ve x-ışını verebilmek için yeterli enerjiye sahip olamayacağı anlamına gelmektedir. Bu yüzden biz bir bardak kahve döküldüğünde güneş yanığı olmuyoruz.

Planck kuant düşüncesine, olması şiddetle muhtemel !! bir fizik realite olarak değil de bir matematiksel hile gözüyle bakmıştır. Fizikçilerin diğer davranışları bulmaya başlamasına rağmen bunun sürekli değişkenler olarak değil farklı miktarda (kuantize) değerler olarak geldiğini açıklamak lazım. Örneğin, elementer partiküllerin ufak topaçlardan ziyade bir eksen üzerinde spin attıkları bulunmuştur. Fakat spin miktarının herhangi bir değeri olmasının imkanı yoktu. Çünkü bu ünite oldukça küçük olduğu için kimse, sürekli dönmeden ziyade topacın gerçekte farklı basamaklarda hızlı aralıklarla yavaşladığını fark edemez. Ufak atomlar olarak spinlerin farklı yapıları önem arz etmektedir.

19 Temmuz 2013 Cuma

T-Rex’den daha hızlı koşabilir misin?


Bu zalim kertenkele tam olarak ne kadar hızlıydı? Biyomekanik uzmanları bir hayli hızlı olduğunu düşünmekte olsa da onlar tahmin ettiğiniz kadar da hızlı değil.
Araştırmacılar dinazorların, özellikle T-rex’in hızı konusunda uzun yıllardır tartışmakta. 19. Yüzyılın sonlarına doğru yapılan dinazor canlandırmaları dinazorların oldukça hızlı olduğunu yansıtsa da 20. Yüzyılın ortalarına doğru bu düşünce değişti. T-rex gibi büyük, iki ayaklı teropotlar genellikle dimdik duran, arkalarında yavaşça kuyruklarını sürükleyen hantal hareketlere sahip olarak gösterildi.


Ancak, geçtiğimiz yıllarda hareket etme yetenekleri yeniden gözden geçirildi. Bazı araştırmalardaki  “hızlı koşan” T-rex hipotezine göre bu kertenkeleler saatte 72 km'yi aşan hızlara ulaşabiliyor. Bir yandan da son yılllardaki incelemeler T-rex’in ne çok yavaş ne de aşırı hızlı olduğunu göstermekte. John R. Hutcinson’a göre T-rex saatte 24-32 km hızla koşabilir. (Bilginize: Dünya rekoruna sahip olan Usain Bolt saatte 45 km varan bir hızla koşmakta ve bu hızını sadece kısa bir mesafede sürdürebilmektedir.)

Peki ya diğer teropotlar?

T-rex ve diğer teropotların hızıyla ilgili en önemli araştırmalardan biri Manchester Üniversitesi paleontologlarından William Sellers ve Phillip Manning tarafından 2007 yılında yapılmıştı. Araştırma, GaitSym adında bir bilgisayar programı ile yapıldığından dolayı diğer araştırmalardan farklılık gösterir. Beş farklı dinozorun en yüksek hızları hesaplanmıştı: Compsognathus, Velociraptor, Dilophosaurus, Allosaurus ve T. Rex (hepsi etçil ve iki ayaklıdır.)
Bu ikili, dinozorların hareketlilik anatomilerini ve kas-iskelet özelliklerini yeniden yapılandırmak için bilinen fosil örneklerinden yararlandılar. Bu örnekler sayesinde GaitSym programında her dinozora ait kas aktivasyon kombinasyonları yapıldı. Örnekleri duraksatan kombinasyonlardan vazgeçilirken, en az metre koşan dinazorlara ait dürtüler daha detaylı incelendi.

Sonuç olarak, Sellers ve Manning en hızlı olarak bilinen türlerden insanların, koşucu devekuşlarının ve devekuşlarının koşma hızını GaitSym cihazının doğruluğunu kanıtlamak için belirledi. 


İki ayaklı bir theropod ne kadar küçükse, o kadar hızlı koşar. T-rex’in bir insandan daha fazla olarak saatte yaklaşık 44 km hızla koştuğu düşünülürse, yakalanma riskinizin oldukça fazla olduğu söylenebilir!



18 Temmuz 2013 Perşembe

Alman doğumlu ve Barcelona'da yaşayan mimar andré broessel geliştirdiği cam küre güneş jeneratörünün fotoğraflarını yayınladı.



Bu proje bir cam küre lensin avantajını kullanarak enerji verimliliğini %35 artırıyor. Dağınık güneş ışığını toplayarak bir noktaya odaklayan bu basit ama etkili jeneratör, güneş enerjisini elde etmede yeni bir yöntem olarak kullanılabilir.

16 Temmuz 2013 Salı

Hangi Gezegende Kaç Yaşındayız?

Bilindiği gibi Dünya’nın Güneş etrafında bir tur atması için gereken süre 365 Gün ve 6 Saat, kendi etrafında tam bir tur atması ise kendi ölçülerimize göre 24 saat, Dünya üzerinde kullandığımız ölçüleri sabit tutarsak acaba diğer gezegenlerde bu süreler ne kadar sürüyor? Aşağıda bu süreleri tablo halinde görebilirsiniz.
Gezegen
Kendi etrafında dönüş süresi
Güneş etrafında dönüş süresi
Merkür
58,6 Gün
87,97 Gün
Venüs
243 Gün
224,7 Gün
Dünya
1 Gün
365,3 Gün
Mars
1,03 Gün
1,88 Yıl
Jüpiter
0,41 Gün
11,86 Yıl
Satürn
0,45 Gün
29,46 Yıl
Uranüs
0,72 Gün
84,01 Yıl
Neptün
0,67 Gün
164,79 Yıl
Plüton
6,39 Gün
248,59 Yıl





Peki Venüste yaşasaydık kaç yaşında olurduk? Hemen kalem kağıdı elimize alıp matematiksel işlemlere başlayalım. Önce Dünyada kaç gün yaşadığımızı bulalım, ardından bulduğumuz sayıyı 224,7 ye bölelim, sanırım böyle uzun olacak en iyisi bu işlemleri doğum tarihimizi girdikten sonra otomatik olarak yapan siteye gidelim. Bu arada diğer gezegenlerde kaç yaşına geldiğinizide bulabilirsiniz. Yaşınızı hesaplamak için;http://www.exploratorium.edu/ronh/age/

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Hangi Üniversite Öğrenciye Ne Vaat Ediyor


Üniversiteler, LYS'de başarılı olan adaylara rüya gibi teklifler sunuyor. Aylık 4 bin lira burs veren de var, ücretsiz fitness salonu üyeliği veren de...





LYS'de bin öğrenci arasına girenlere özel okullar aylık 4 bin TL burs, ev ve yurt dışında eğitim vaat etti. Başarılı öğrenciler de bu ilginç teklifleri değerlendirmeye başladı...
Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonuçlarına göre üniversite tercih maratonu başlarken, bazı devlet ve vakıf üniversiteleri de başarılı öğrencilerin kendilerini seçmesi için birbirleriyle yarışmaya başladı. Özel okullar, ilk bine giren öğrencileri bünyelerine katmak için aylık 500 ile 4 bin TL arasında değişen miktarlarda burs, 2-5 bin TL ödül, ücretsiz yurt veya ailesine daire, yurt dışında ücretsiz lisansüstü eğitim, fitness salonuna üyelik gibi çeşitli fırsatlar teklif etti. En prestijli devlet üniversiteleri arasında yer alan Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ de benzer tekliflerde bulundu.
İşte bazı üniversitelerin öğrencilere vaat ettiği fırsatlar:

DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ: MF, TM ve TS puan türlerinde ilk 1000'e girenlere yüzde 100 burs ve 500 TL imkanı sağlanacak.

ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ: İlk altı tercihleri arasında yer almak kaydıyla tam burslu yerleştiği programın yerleştirme puan türünde ilk 10.000'e nakit, yurt ve beslenme bursu. Nakit burs tutarı ilk 100 için aylık 800 TL, 101-1000 için aylık 600 TL.

İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ: İlk 3 bine giren öğrencilere 9 ay boyunca aylık 750 TL, yıllık 2 bin TL nakit bilgisayar, kitap, cd bursu verilecek, yurtlardan ücretsiz faydalanacak.

TOBB ÜNİVERSİTESİ: Üniversitenin tam burslu programlarına yerleşenlere 2 bin TL'ye kadar değişen miktarlarda yaşam katkı payı ödenecek. Ailesi Ankaradışında olanlara barınma imkanı sağlanacak.

KOÇ ÜNİVERSİTESİ: Üstün başarı bursu üniversitenin çeşitli programlarına tam burslu olarak en üst sıralamalarda yerleştirilecek 30 öğrenciye verilecek. Bu öğrencilere 10 ay süreyle ayda 600 TL, bir seferlik 2 bin TL'lik başarı ödülü verilecek.

SABANCI ÜNİVERSİTESİ: Mühendislik ve Doğa Bilimleri, Sanat ve Sosyal Bilimler veya Yönetim Bilimleri programlarından herhangi birine "Onur Bursu" kapsamında ayrıca; 9 ay süre ile ayda 500 TL nakit ödeme olanağı sağlanacak.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ: İlk 100'e girenlere aylık 4 bin TL verilecek.

BEZMİALEM ÜNİVERSİTESİ: İlk 100 içinde yer alanlara 2 bin TL ödenecek.

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ: İlk 100'e giren öğrenciye yılda 7 ay boyunca 3 bin TL aylık eğitim bursu verilecek.

İSTANBUL ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ: Tam burslu kayıt yaptıran öğrenciler öğretim ücretinden muaf olacak. Bedava yurt.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ: İlk 3 sırada yer alan öğrencilere tam burs verilecek. Yılda 9 ay süreyle 400 TL nakit, 4 kişilik dairede tek kişilik odada konaklama, yemek bursu, kitap bursu, kapalı yüzme havuzu ve fitness salonuna ücretsiz üyelik.

İTÜ: Üniversiteyi birinci sırada tercih edip yerleşen 1-50 arasındakilere ayda bin TL, 1 diz üstü bilgisayar ya da tablet bilgisayar, TEKNOKENT'te şirket açma önceliği.

ODTÜ: İlk 3 dereceye girerek bir lisans programını tercih eden öğrencilere üstün başarı bursu verilecek. 9 ay süreyle aylık 800 TL ödenecek.
LYS'de bin öğrenci arasına girenlere özel okullar aylık 4 bin TL burs, ev ve yurt dışında eğitim vaat etti. Başarılı öğrenciler de bu ilginç teklifleri değerlendirmeye başladı...
Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonuçlarına göre üniversite tercih maratonu başlarken, bazı devlet ve vakıf üniversiteleri de başarılı öğrencilerin kendilerini seçmesi için birbirleriyle yarışmaya başladı. Özel okullar, ilk bine giren öğrencileri bünyelerine katmak için aylık 500 ile 4 bin TL arasında değişen miktarlarda burs, 2-5 bin TL ödül, ücretsiz yurt veya ailesine daire, yurt dışında ücretsiz lisansüstü eğitim, fitness salonuna üyelik gibi çeşitli fırsatlar teklif etti. En prestijli devlet üniversiteleri arasında yer alan Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ de benzer tekliflerde bulundu.
İşte bazı üniversitelerin öğrencilere vaat ettiği fırsatlar:

DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ: MF, TM ve TS puan türlerinde ilk 1000'e girenlere yüzde 100 burs ve 500 TL imkanı sağlanacak.

ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ: İlk altı tercihleri arasında yer almak kaydıyla tam burslu yerleştiği programın yerleştirme puan türünde ilk 10.000'e nakit, yurt ve beslenme bursu. Nakit burs tutarı ilk 100 için aylık 800 TL, 101-1000 için aylık 600 TL.

İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ: İlk 3 bine giren öğrencilere 9 ay boyunca aylık 750 TL, yıllık 2 bin TL nakit bilgisayar, kitap, cd bursu verilecek, yurtlardan ücretsiz faydalanacak.

TOBB ÜNİVERSİTESİ: Üniversitenin tam burslu programlarına yerleşenlere 2 bin TL'ye kadar değişen miktarlarda yaşam katkı payı ödenecek. Ailesi Ankaradışında olanlara barınma imkanı sağlanacak.

KOÇ ÜNİVERSİTESİ: Üstün başarı bursu üniversitenin çeşitli programlarına tam burslu olarak en üst sıralamalarda yerleştirilecek 30 öğrenciye verilecek. Bu öğrencilere 10 ay süreyle ayda 600 TL, bir seferlik 2 bin TL'lik başarı ödülü verilecek.

SABANCI ÜNİVERSİTESİ: Mühendislik ve Doğa Bilimleri, Sanat ve Sosyal Bilimler veya Yönetim Bilimleri programlarından herhangi birine "Onur Bursu" kapsamında ayrıca; 9 ay süre ile ayda 500 TL nakit ödeme olanağı sağlanacak.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ: İlk 100'e girenlere aylık 4 bin TL verilecek.

BEZMİALEM ÜNİVERSİTESİ: İlk 100 içinde yer alanlara 2 bin TL ödenecek.

İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ: İlk 100'e giren öğrenciye yılda 7 ay boyunca 3 bin TL aylık eğitim bursu verilecek.

İSTANBUL ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ: Tam burslu kayıt yaptıran öğrenciler öğretim ücretinden muaf olacak. Bedava yurt.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ: İlk 3 sırada yer alan öğrencilere tam burs verilecek. Yılda 9 ay süreyle 400 TL nakit, 4 kişilik dairede tek kişilik odada konaklama, yemek bursu, kitap bursu, kapalı yüzme havuzu ve fitness salonuna ücretsiz üyelik.

İTÜ: Üniversiteyi birinci sırada tercih edip yerleşen 1-50 arasındakilere ayda bin TL, 1 diz üstü bilgisayar ya da tablet bilgisayar, TEKNOKENT'te şirket açma önceliği.

ODTÜ: İlk 3 dereceye girerek bir lisans programını tercih eden öğrencilere üstün başarı bursu verilecek. 9 ay süreyle aylık 800 TL ödenecek.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Kumdan kalelerin fiziği

Kumdan kalelerin fiziği: sadece su ekle

Dışarıda, kumsalda geçireceğiniz bir gün, kumdan bir kale olmadan adeta yarım kalmış gibidir. Yapacağınız kale ne kadar büyük olursa kendinizi o gün o kadar iyi hissedersiniz. Ama ne yazık ki kum inşaat malzemesi olarak, neredeyse iş görmez durumda. Kumadan kaleler su olmadan dağılabildiğince dağılıyor. Bu yüzden, iyi bir reçete araştırması adına Amsterdam Üniversitesi'nden fizikçi Daniel Bonn ve meslektaşları, şansın yardımıyla kumdan mükemmel kaleler yapabilmek için bir formül buldular.


 Scientific Reports gazetesinde açıkladıkları gibi püf nokta,  kumun hacmine oranla %1’lik su ile kullanmakta. Islak kum, ince su tabakasıyla kaplı tanelere sahiptir. Suyun yüzey gerginliği sayesinde  bu ince katman birçok kum tanesine yayılmış deri vazifesi görüyor, böylece taneler arasında köprüler oluşturarak onları bir arada tutuyor. Bu köprülerin kuvveti, Dünyanın yer çekimiyle savaşmaya yetecek durumda ve yapıların kendi ağırlıkları altında çökmelerini önlüyor.

Dr. Bonn'un önerdiği üzere, doğru miktarda
suya ulaşmanın bir kolay yolu, kendi deneyinde yaptığı gibi ıslak kumu bir kalıba (üsten ve alttan açık) sıkıştırdıktan sonra en az 70 kez vurmak. Kulağa gayet tanıdık gelse de kimsenin kumdan kale yapmak için alttan ve üstten açık bir kap kullanıp kumu bu kadar fazla tokatlayıp suyunu uygun kıvama getirdiğini sanmıyorum.

Şaşırtıcı olmamakla birlikte dizaynın kendiliğinden getirdiği bir artı olarak kalenin zemini ne kadar geniş olursa kale o kadar uzun oluyor. Hesaplamalara göre ideal nemde kum kullanarak 7,5 cm çapında bir sütun, 2 metre uzunluğuna kadar uzatılabiliyor. Şu anki en uzun kumdan kale rekoru, zemini yaklaşık 11 metre ve yüksekliği 12 metre olan, 2011’de Ed Jarrett tarafından yapılan kumdan kalenin. Eğer Dr. Bonn haklıysa, kum mühendisleri prensipte bu rekoru  üç katı uzunlukta ve aynı alt yapıya sahip bir kaleyle kırabilirler.


10 Temmuz 2013 Çarşamba

Son bir yılın en absürd ve en iyi Bilimsel Keşifleri

Kaplumbağaların Özel Hayatı Çağlardır Korunabilmiş

Fosil kalıntıları değişik varlıkları koruyabilir ancak bazen de, 47 milyon yıllık “cürmü meşhut halinde” donan bir çift kaplumbağa gibi bazı kişisel davranışları da muhafaza edebilir. Talihsiz sürüngenler sundukları müstehcen görüntüden öte, fosil kalıntıları yaşamış oldukları doğal ortamla ilgili önemli ipuçları veriyor.

Dökülen Kahvenin Fiziği

Fizikçiler bardaklarınızdan kahvenin nasıl döküldüğünü buldu! Bir ipucu: İvmeyi takip edin.

Yaşlı Termitler Yuvalarını Korumak için Kendilerini Patlatır

Daha yaşlı termitler iyi bir gece uykusu çekmezler. Başka tür bir termit ya da avcı bir hayvan yuvalarına yaklaşınca, arkalarındaki patlayıcı kristalleri aktif hale getirirler ve patlarlar. Patladıklarında etrafa saçılan salgıları düşmanları öldürür ve böylece yuvalarını kurtarırlar.

Ölü Bedenlerin Görüntüsü İlk Mumyalara İlham Vermiş Olabilir

Antik Mısırlıların ölüleri mumyalamaya başlamadan 3.000 yıl önce “Chinchorro” olarak bilinen avcı-toplayıcıları bu işlemi Şili’deki Atamaca Çölü’nde denemişler. Araştırmalara göre onlara ilham veren, günlük seyahatleri sırasında kumların arasından beliren cesetlerdi.

Bir sonraki Süperkıta “Amasya” ile Tanışın

Yaklaşık 100 milyon yıl sonra, Güney Afrika’dan Avuturalya’ya trenle gidebileceksiniz. Bunun nedeni ise bugünkü kıtaların birleşek “Amasya” adında dev bir anakara haline gelecek olması.

Artık Tescillendi: Fizik Zor

Bilim, bir çoğumuzun uzun zamandır şüphelendiği bir şeyi sonunda ortaya çıkardı: Fizik zor. Alanda en yoğun olarak kullanılan bir hedef- bir sistemin zamanla nasıl değiştiğini ortaya koyan denklemi bulmak- bilgisayar teorileri tarafından “zor” olarak nitelendirilmiştir.

Bir Milyon Yıllık Harddisk

Bundan 10.000 yıl sonra bizim nükleer atık depolarımızla karşı karşıya kalacak olan insanlara acımak lazım. Onların ne olduklarını nasıl bilecekler? Bir milyon yıldan fazla süre bilgileri saklayabilecek platinyum ile işlenmiş safir bir disk ile. Artık tek yapmamız gereken, hangi dilde yazacağımızı bilmek.

Gizemli Peri Çemberleri “Canlı”

Tanrıların ayak izleri? Uzaylılardan bir işaret? Namibia’nin “sözde” peri çemberleri uzun zamandır bilim adamlarının aklını karıştırmakta. Araştırmacılardan bir tanesi gizemi çözmeye çok yaklaştığını düşünmekte.



8 Temmuz 2013 Pazartesi

Büyük Patlama'nın 'ses kaydı"

Bilim insanları, Evren'in ortaya çıkmasını sağlayan Büyük Patlama'nın 'ses kaydını' elde etmeyi başardı.

13.7 milyar yıl öncesine uzanan kozmik dalgaların izlerini süren bilim insanları, galaksileri ve oluşturan patlamanın çıkardığı sesin neye benzeyebileceğine dair ilk bilimsel tahmini ortaya koydu.

Evren’in doğumuna işaret eden kozmolojik teoriyi temsil eden Büyük Patlama’nın izlerini takip eden araştırmacılar, Uzay’ın genişleyerek büyüme sürecini başlatan kozmik olayın sesini ortaya çıkardı.

Araştırmacılar, Büyük Patlama’nın sesini oluşturabilmek için, Uzay’ın her yerine dağılan, kozmik mikrodalga geçmişi (CMB) olarak bilinen radyasyonu analiz etti. Dalgaboyları arasındaki farklılıklardan, Büyük Patlama’ya kadar uzanan saniyelere ulaşılamasa da, Evren’in erken dönemlerindeki yapısına ve düzenine ait bilgiler elde edilmeye çalışıldı. 

ABD ’nin Washington Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan John G. Cramer, Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) CMB ölçümleri yapan Planck projesinden oldukça detaylı veriler kullanarak, Evren’nin ilk 760 bin yılına ait ses simülasyonunu oluşturdu. Cramer, CMB verilerini Mathematica yazılımını kullanarak işledi. 


SES UZAY’I ‘AŞACAK’ 

The Atlantic sitesinin haberine göre Cramer, ‘Evren’in ilk dönemlerinde bir bass enstrümanı gibi çalıştığını ve ses dalgalarını sürekli daha uzaklara yaydığını’ belirtti. Aşırı sıcak halden giderek soğuyan ve genişleyen Evren, ses dalgalarının da giderek azalan frekanslarda yayılmasını sağladı. Bir süre sonra, ses dalgaları insan kulağının duyamayacağı frekansa indirgendi. 

Cramer, elde ettiği simülasyonu duyulabilir kılmak için, simülasyon frekansını 1026 kat artırdı. CMB yayılımlarının giderek arttığı görülen simülasyonda, en güçlü titreşimler Evren’in 379 binin yılında ortaya çıkıyor. 

Bilim insanları, 1 trilyon yıl sonra Uzay’daki ses dalgalarının hiçbir cihaz tarafından tespit edilemeyecek kadar yayılacağını düşünüyor. Öyle ki, CMB, kozmik ufuk çizgisi olarak kabul edilen gözlemlenebilir Uzay’ın dışına çıkacak.

2 Temmuz 2013 Salı

ROSEN KÖPRÜSÜ

Görülebilir evrenin ötesinde, bu evrene paralel başka evrenlerden bahsedebilir miyiz? Mistikler ve filozoflar böyle olduğunu öne sürüyorlar.Bilim adamları ise yakın zamanlara değin böyle bir şeyin olanaksız olduğunu düşünüyorlardı.Fakat bugün bir fizikçi paralel evrenlerin olabileceğini matematiksel olarak ortaya koyabiliyor. 

Einstein ve yakın çalışma arkadaşı Nathan Rosen'in bu karadelik tünellerini matematiksel olarak kabül ettikleri ve inceledikleri biliniyor.Einstein ve Rosen, bu çalışmalarının sonucunda şaşırtıcı bir şey keşfettiler: Karadelik tünellerinin dibi yoktur.Burada, uçlarından birbirlerine bağlı iki huni söz konusudur.Birleştikleri nokta, tünelin ''boğaz'' kısmını oluşturur.Dolayısıyla tünelin bir ucundan giren bir nesne, merkezdeki ya da boğazdaki olağan üstü çekimin etkisiyle, tünelin öbür ucundan dışarı fırlatılır.Öyleyse öbür yanda ne vardır?Öbür yan, yeni bir evrendir, ilkinden tamamıyla farklı bir evrendir bu! İşte bu iki evreni birbirine bağlayan tünele Einstein-Rosen Köprüsü adı verilir.Einstein ile Rosen'in bu konuya ilişkin çalışmaları, üç boyutlu evrenimizde bu türden çok sayıda tünellerin bulunduğunu vurgular.Bu evrensel tüneller dördüncü boyuta açılır.Yani bu da paralel bir evren demektir.Çoğu bilimkurgu yazarı, hatta bazı bilim yazarları, gelecekte uzay yolcularının Einstein-Rosen Köprülerini kullanarak bir evrenden diğer bir evrene( hatta bir zaman diliminden diğerine) sıçrayacaklarından söz ederler.Söz konusu teori güçlü olabilir, bu konuya ilişkin bazı karşı çıkmalar vardır.Albert Einstein ve Nathan Rosen, karadeliklerin, bir evrene, bizim evrenimizden başka bir yere ya da başka bir zamana açılabilecek kapılar olabileceğini öne sürdüler.Kuramsal olarak bu model kanıtlanabiliyor.Bu kuramsal uzay/zaman geçitlerine ''solucan tünelleri'' adı verilmektedir.Diğer ismiyle bu geçitlere ''Einstein-Rosen Köprüsü'' denmektedir.Bu geçitler sayesinde evrenin çok uzak noktalarına çok kısa zamanlarda seyahat etmek mümkündür.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...