100 PUAN



Yazar, eğitimci ve aynı zamanda Amerikan ABC televizyonunda bilim editörü olarak görev yapan Michael GuillenDünyayı Değiştiren Beş Denklem ya da özgün adıyla Five Equations that Changed the World kitabında, günlük hayatımızı kalıcı bir biçimde değiştiren beş denklemin hem matematiğini hem de öyküsünü anlatır. Guillen bir yandan beş büyük bilim adamının portresini çizerken bir yandan da okuyucuya 17. yüzyıldan günümüze değin bilimin ve bilim-insan ilişkisinin kesintisiz bir tarihsel kaydını sunar. Isaac Newton, Michael Faraday, Daniel Bernolli, Rudolf Clausius, Albert Einstein gibi bilim adamlarının yaşam öyküsünü ve buluşlarını anlatan bir kaynaktır.






URANYUM SAVAŞLARI

Amir D. Aczel, Alfa Yayınları

Hiroşima ve Nagazaki’yi yakıp yıkan binlerce insanı yokeden atom bombası nereden çıktı? Radyoaktivitenin keşfinden bunu
atom bombasına dönüştürecek teknolojilerin keşfi, bilim insanlarının bu vahşetteki rolü... Hatta ilk kez 2005 yılında
üzerindeki gizlilik kaldırılan ABD’nin Japonya’ya atmayı kararlaştırdığı atom bombası için yaptığı yazışmalar da kitapta yer
alıyor. Teslim olmaya hazır Japonya’ya ABD’nin nasıl göz göre göre ‘hazır yapılmış’ olduğu için attığını okumak tüylerinizi

diken diken edecek.






YANILIYORSUNUZ EINSTEIN


Harald Fritzsch, Metis Bilim

Fikir muhteşem. Newton, Einstein, Heisenberg ve Feynman’ı bir odaya koy tartıştır. Ancak tartışmayı yöneten kurmaca fizik
profesörümüz gerçekten fizikçi! Ama kitabın en harikası kuantum konusunda kör cahil Newton’un anlama çabaları sırasında

yönelttiği sorular ve Einstein’in fırlama yanıtları...Okumak için sabırsızlanıyorum!














 Bir fizikçinin aklında nelerin eğilip büküldüğü; günlük olayların matematiksel formüllere nasıl döküldüğü, bir sonuca varma sürecinin nasıl işlediğine dair felsefi ve bilimsel bir roman. Sadece fizikle ilgilenenleri değil, akademik camianın içinde bulunan herhangi bir lisans veya lisansüstü öğrencisinin aklından geçebilecek birçok şeye değinen kitap, kendi türünde az bilinen bir eser. Okuyanları etkileyen ve sürükleyen bu akademik bilim-kurgu romanında siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınız.


Yazar

1982, Bursa doğumlu Gül Sevin Pekmezci, 2004'te lisansı Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nü, Fizik ve Matematik Bölümleri'nden yandal; 2007'de yüksek lisansı Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü'nü, tezini Kandilli Rasathanesi'nde yaparak tamamladı. Şu anda Roma Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde Planetoloji üzerine doktora araştırmasını Jonathan Lunine ile yapmakta ve İngilizce, Japonca, İtalyanca bilmektedir.






Osmanlı tarihinin belki de çok az bilinen bir yönünü ele alan kitap, Osmanlı döneminde yapılması düşünülen çeşitli mimari ve kültürel projeleri bir araya getiriyor. Turhan Şahin tarafından oluşturulan eserde boğazda yapılacak tüp geçit, Haliç'e yapılacak köprüler, Marmara Denizi'ni Karadeniz'e bağlayacak olan kanal, çeşitli zaferlerin anısını yaşatacak abideler yer alıyor. Bu projeler Osmanlı belgelerine dayanılarak sunuluyor ve görsel olarak da destekleniyor.

Günümüzde de çılgın projelerin konuşulduğu bir dönemde, daha önce yapılmamış bir konuda ve kapsamda oluşuturulan bu eser, hiç kuşkusuz oldukça ilgi çekici olacaktır.





Üniversiteden mezun olduktan sonra o ana kadar yaşadığı hayatın, gerçek hayatla çok da ilgisi olmadığını gören gençlerden, otuzlu yaşlarına girmiş ve gerçek hayatla başa çıkmayı henüz öğrenememiş olanlara yönelik tavsiyelerin yeraldığı bir kitap.  Yazar Charles J. Sykes, kitap boyunca mesajını gayet açık ve biraz da duymak istemeyeceğiniz bir üslupla dile getirmiş ama bence kitabı çekici kılan unsur da bu olmuş.
Bizler kendi kültürümüzde alışık olmasak da, Amerikan kültüründe açık ve net olmak alışıldık bir şey. Örneğin şu sıkça gördüğünüz sarı-siyah kapaklı "Acemiler için…" serisi kitaplarının ABD'de "…. For Dummies" (Aptallar için……) ismiyle satılıyor olması. Bir başka örnek olarak da "Bana bir çocuğa anlatır gibi anlat"ifadesinin ABD'de oldukça yaygın olması. İşte kitap, bu alışık olmadığımız direk ve net üslupla yazılmış.

Kitapta yer alan ve yazarın, okulda öğrenemeyeceğinizi söylediği kurallardan bazı şöyle:
  • Hayat adil değildir. Alışın.
  • Gerçek dünya, özsaygınızı, okulunuz kadar önemsemeyecek. Siz kendinizi iyi hissetmeden önce, bir şeyler başarmanızı bekleyecek.
  • Babacığınız ne derse desin, siz bir prenses değilsiniz…
  • Öğretmeninizin katı olduğunu düşünüyorsanız, patronunuzla tanışana dek bekleyin. Kendi işini garantiye alması gerekmeyecek, bu yüzden biraz daha sinirli olacak. Siz işleri batırdığınızda, size kendinizi nasıl hissettiğinizi sormayacak.
  • Okulunuz, kazananları ve kaybedenleri mezun etmiş olabilir. Yaşam öyle yapmaz.
  • Küçük düşmek, yaşamın bir parçasıdır. Alışın.
  • Hayat, dönemlere bölünmez. Ve siz, yazları tatilde değilsiniz.
  • Televizyon, gerçek hayat değildir. Siyah-beyaz filmlerde gördüğünüz insanlar, gerçek hayatta renkliydiler. Ve dünya dönmeye, siz doğduğunuzda başlamadı.
  • Şu yaşadıklarınızı yaşayan ilk ve tek insan siz değilsiniz.
  • Meslektaşlarınız arkadaşınız olacak diye bir şey yok ve arkadaşlarınız, aileniz değil.
  • Kusursuz değilsiniz, olmak zorunda da değilsiniz.
  • Fırsatınız varken, keyfini çıkarın.





  Bu Defa Tavsiye Edeceğim Yazar  Büyük Bir Çoğunluğun “Aşk” İsimli Kitabından Tanıdığı Elif ŞAFAK.
            Büyük Zevkler Alarak Okuduğum Yazarın Zarif Kişiliği Tüm Kitaplarında Kendini Çok İnce Noktalarda Gösterdiği Sorgulayıcı Ve Güçlü Karakteri Her Kitabına Farklı Lezzetler Katmaktadır.
            Her Kitabın Farklı Kurgulanmış Konuları , Konu İçinde Farklı Hayatların Ve Karakterlerin Varlığı Tüm Kitapları Sürükleyici Hale Getirirken Okuyucuya Muhteşem Hayal Gücü İle Farklı Kapılar Açmaktadır.
            Yazarın Kronolojik Sıra İle Aşağıda Dikkatinize Sunduğum Kitapları Sadece Türkiye’de Değil Dünyada da Bayağı Büyük Bir Okuyucu Kitlesine Hitap Ederek Farklı Bir Çok Dile de Çevrilmiştir. Yazarın Kitapları Ödüller İle Taçlandırılsa da Bence Akıcı Türkçe’si Ve Okuyucunun Kalbine Dokunabilmesi Adına Verilecek Tüm Ödüller Az Kalacaktır.
            Kitapları ;
·                    Kem Gözlere Anadolu 1994 (Öykü Kitabı)
·                    Pinhan, 1997
·                    Şehrin Aynaları, 1999
·                    Mahrem, 2000
·                    Bit Palas, 2002
·                    Araf (The Saint Of Incipient Insanities Çevirisi), 2004,
·                    Beşpeşe, 2004 (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Celil Oker Ve Pınar Kür İle) 
·                    Med Cezir, 2005 (Deneme Kitabı)
·                    Baba Ve Piç (The Bastard Of Istanbul Çevirisi), 2006
·                    Siyah Süt, 2007
·                    Aşk, 2009
·                    Kâğıt Helva,2010 (Sekiz Romanı Ve İlk Deneme Kitabı Med Cezir'den Seçilmiş Paragrafları Bir Araya Getirdiği Kitabıdır.)
·                    Firarperest, 2010 (Deneme Kitabı)
·                    İskender, 2011
·                    Şemspare, 2012 (Deneme Kitabı) Şeklindedir.
            Hangisinden Başlayacağınız Size Kalmış Ama Benim En Çok Etkilendiğim Kitabı “Pinhan” Olup Diğerleri De Kitapçılarda Satışa  Girer Girmez Takip Ederek Okuduğum Kitaplardır. Sevdiklerime En Çok Hediye Ettiğim Kitaplar Yine “Elif ŞAFAK” a Aittir.
             Yazara Ait Makaleleri, Tüm Yazıları Kendi Sitesinde Bulabilirsiniz.
                   http://www.elifsafak.com.tr/
           
 Bol Kitaplı Günler.

                                       ASLIHAN ÇAKMAK










           Özellikle yaz mevsimi geldiğinde,"Bugünlerde okuyacak iyi bir şeyler var mı?" sorusu sık sık gündeme gelir.Soruyu soranın yaşına,cinsiyetine,okuma geçmişine,ilgi alanlarına göre her seferinde farklı yanıtlar verilecek bir sohbettir bu.
          Ama ben her daim " klasikler" den yanayım Tabii bu "klasikler" şu dokunulmazlığı ve yüceliği olan,"klasik" sözcüğünün yarattığı ürkütücü çağrışımlar yapanlar değil (ki deneyimleyemediğim halde hakkında kanaat sahibi olduğum  konulardan bir tanesi de hiç kuşkusuz dünya edebiyatının büyük klasiklerinin ağır ve ciddi, okunması zor kitaplar olduğudur)

        Unutmayalım ki kimin ve neyin klasik sayılması gerektiği sorusu cevaplayanın edebiyat anlayışını ortaya koymasıyla hem çok kapsamlı hem de üzerinde fikir birliğine varılması güç bir sorudur.Bu kadar şey yazdıktan sonra  bir Fizik Öğretmeninin "klasik" lerini merak ediyorsunuzdur.İşte "benim " klasiklerim;



Büyüleyici bir gerçekçilik



Ürkütücü bir cesaret


Büyüleyici bir aşk
























Bence bugünler; Atatürkün ölümünü değil, ölümsüzlüğünün nedenlerini tartıştığımız günler olmalıdır.
 Bence bugünler; Atatürkçülüğün, Türkiye'nin bugünkü ve yarın ki tüm sorunlarına ışık tutacak güncel, geçerli ve çözümsel önerileri içinde barındırdığını, Türkiye'nin kurtuluşunu başka ülkelerin başka lider ve sistemlerinde arama gafletinde olanlara hatırlatma günleri olmalıdır.
Bence bugünler; Atatürkü sarı saçlı, mavi gözlü bir devdi şeklinde ezberletilen şekilciliği bırakıp, Onun ilkelerini, devrimlerini, uygarlık savaşı yolundaki önerilerini, önemini, nedenlerini tartışarak, açıklayarak, anlayarak, benimseyerek sevdireceğimiz, uygulatacağımız bir hale nasıl getirebileceğimizi düşünme günleri olmalıdır.


Ve bugünler; Atatürke kaç çiçek ektiğimizin veya kaç ağaç kestiğimizin, kaç kitap okuduğumuzun veya kaç yolsuzluk yaptığımızın, kaç fabrika açtığımızın veya kaç fabrika kapattığımızın hesabını verdiğimiz günler olmalıdır.Arka Kapak'tan






İlk olarak tavsiye edebileceğim ve yaz tatilinde zevkle okunacak, akıl oyunları ve kurguları mükemmel olan Fransız bir yazar olan "Jean-Christophe Grangé" eserlerinden bahsedeceğim.

Yıllara göre orjinal ismi ilk yayın tarihi ve Türkiyede yayımlanan ismi ve yayın sırası;
      Her biri birbirinden güzel olan bu romanları okurken çok değerli gerçek bilgilere sahip olacak ve bir çok konuda araştırma yönünüzü kamçılayacaktır. Oyun için oyun, yalan içinde gerçek, gerçek içinde yalanlardan oluşan bu kurguları zevkle okuyacak ve bitirmeden elinizden bırakmak istemeyeceğiniz polisiye denilse de zeka oyunları olan bu kitaplar için yazılacak çok şey olsa da , kitaplar sizi kilitleyeceğinden fazla söze gerek yok.
        Yazarın Kitaplarından "Taş Meclis" ve "Kurtlar İmparatorluğu" sinemada da çok iyi başarılar yakalamış ve Türkiye de de gösterilmiştir.


    Beni en çok etkileyen ve ortalama 1-2 gecede bitirdiğim kitapları "Leyleklerin Uçuşu", "Koloni", " Ölü Ruhlar Ormanı", "Sisle Gelen Yolcu"dur. ama diğerleri de aynı güzelliktedir. 
    İsterseniz en son romanı olan "Sisle Gelen Yolcu" dan başlayın . Hızla ilk romanına kadar çıkacaksınız. 
SİSLE GELEN YOLCU  da yazar bir dizi seri cinayetle birlikte insan beyninin gizemlerini anlatıyor. Hafızasını tamamen yitirmiş haldeki hastasını tedavi etmeye çalışan psikiyatr, birden kendisini vahşice işlenmiş mitolojik cinayetlerin ve yarım bırakılmış onlarca hayatın baş aktörü olarak buluyor, peşindeki karanlık tipler, kiralık katiller ve kendisini yakalamaya çalışan polis ordusundan kaçarken bir yandan da neler olduğunu çözmeye çalışıyor…Eeee gerisini siz okuyun.

                                            Bu blog için bu kitapları yorumlayan: ASLIHAN ÇAKMAK












Kuzenimin Eğitim Programlarında önerilen kitap
İYİ HİSSETMEK İYİ HİSSETTİRİYOR 
İşte size iyi bir haber; kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük benlik saygısı ve depresyonun diğer "dipsiz kuyu" lardan ilaçsız kurtarabilirsiniz!İYİ HİSSETMEKte, psikiyatrisst David Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuluyor. 
Duygudurumunuzdaki dalgalanmaların nedenlerini anlayın 
Olumsuz fikirleri kafanızdan silip atın 
Suçluluk duygunuzla başa çıkın 
Sevgi ve onay bağımlılığınızın üstesinden gelin 
Özgüveninizi arttırın 
"Hiç bir şey yapmamak" ile baş edin 
Depresyonun acı veren girdabından kurtulun 
"Okunacak ve tekrar okunacak bir kitap!" 
Los Angeles Times 
http://www.dr.com.tr/







İnsanları tanımak o kadar zor değil!





"Albert Camus"nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan "Yabancı", aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir "varlık"ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi "Meursault", bir simge kahraman değildir, "adı" olmayan bir "Yabancı"dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir.






Size tanıtacağım bu iki kitap yüksek lisans derslerimde
 ders kitabı olarak okutulan kitaplardır,okumanızı tavsiye ederim



Bu kitap, “en çok satanlar” kadar, “en çok okunanlar” listesindeki yerini yıllardır koruyor.
Mehmet Öz
Bilim ve Sanat Kitabevi
Yatağa uzanırken uykunuzu getirsin diye elinize aldığınız bir kitabın bütün gece sizi uyutmadığı oldu mu? Dikkat Vücudunuz Konuşuyor böyle bir kitap.
Dr. Öner Göv
Yıllardır yerli veya yabancı uzmanların verdiği üst düzey birçok eğitim programına katıldım. Bu kitaba konu olan seminer kadar etkileyici olanıyla karşılaşmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Atilla Okumuş
Jumbo AŞ Genel Müdürü
İş yaşamındaki başarılarını uzun süredir yakından izlediğim Ahmet Şerif İzgören’in deneyimlerini okumak çok etkileyiciydi. Herkesin, hayatla ilgili çok şey öğreneceği bir kitap.







Kişisel, mesleki ve ailevi sorunların çözümünde ilke merkezli bir yaklaşım benimseyen ve toplam kalite anlayışının öncülerinden olan Stephen R. Covey, çarpıcı örneklerden yola çıkarak, aşama aşama, insana yaraşır biçimde dürüst, uyumlu, huzurlu, başarılı bir yaşam için değişimine ayak uydurmamızı sağlayan alşıkanlıkları belirliyor, değişimin yarattığı fırsatlardan yararlanabilmek için gerekli olan bilgelik ve güce ulaşmanın yollarını gösteriyor. "Liderlik konusunda son onyılın başucu kitabı bu olacak." -Scott Degarmo (Siccess dergisinin başyazarı) "İlke merkezli liderlik, çok güçlü bir kavram, Coveyin liderlik ve insan ilişkileri vizyonu, bu kavramı günümüz iş dünyasının liderleri için elverişli bir program haline getirmiş. Mutlaka okumanızı öneririm." -Nolan Archibald (Black & Decker Başkanı ve Yöneticisi)http://www.dr.com.tr/










MAHALLE




















ROSE

Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi... Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki,yumuşak bir el omzuma dokundu... Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu... "Ben Rose" dedi.. "Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.." Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..." Öyle sımsıkı sarıldı ki... "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:


"Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..."

Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık... Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.

Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu...

Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose'u... Konuşma yapması için... Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok...

Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi...

"Ne kadar beceriksizim, değil mi?... Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz... Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil... Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?..."

Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:

"Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz... Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır... Hergün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak... Bir rüyanız olmalı mutlak... Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok...

Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır... Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz... Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbirşey yapmadan, hiçbirşey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak birşeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.

Asla pişman olmayın... Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü... Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır... Pişman olmaktan korktukları için hiçbirşey yapmayanlardır..."

Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi...

Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü. Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.

"Yapabileceğimiz herşeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu...

Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:

"Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur"

HER ZAMAN BİR RÜYANIZ VE ONU GERÇEKLEŞTİREBİLECEK RUHUNUZUN OLMASI DİLEĞİ İLE :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...